Osman adında bir zatın oğludur. Asıl adı Süleyman’dır. Çocukluğunda yazın koyun otlatıp kışın mektebe devam eden Süleyman, on beş yaşına gelince koyunu kuzuyu bırakarak Şems-i Tebrîzî Dergâhı’nın* süpürgeciliğine talip oldu. O sırada Dergâh’ın türbedarı olan Kaygusuz Dede onun tahsil ve terbiyesiyle ilgilendi. Konya ve Afyon’da öğrenim gören Kara Şemsi, Bursa ve İstanbul’da bazı zevatı ziyaret ettikten sonra Konya’ya dönerek 1857 yılında evlendi. Bu evlilikten Mehmet Şemseddin, Hasan Hüsnü ve Hüseyin Arif adlarında üç çocuğu oldu.
1857-1870 yılları arasında Konya’da dervişlere Mesnevî* okutan Kara Abdal, 1870’te Aydın Güzelcehisar’da bulunan Horasanî Ali Dede Dergâhı’na şeyh tayin edildi. İki yıl sonra (1872) ailesiyle birlikte Girit’e hicret ederek Hanya Mevlevihanesi’ni yaptırdı. Aynı zamanda bu Mevlevihanenin şeyhliğini de yapan Şemsi Dede 1886’da vefat ederek Hanya Mevlevihanesi’ndeki özel türbesine defnedildi.
Şiirlerinde “Abdal” ve “Şemsî” mahlaslarını kullanan Şemsi Dede’nin, Tuhfetü’l-Mesnevî Alâ-Hubbi’l-Haydarî ve Divânçe olmak üzere iki eseri vardır.
Farsça manzum bir eser olan Tuhfetü’l-Mesnevî’de münacat, tevhit ve naati müteakip dört halife, ashabı kiram ve evliyaullah methedildikten sonra Kerbela Vakası anlatılmaktadır. 340 beyitlik bu küçük eser tazarru ve dua ile sona erer.
1888’de Tuhfetü’l-Mesnevî ile birlikte basılan Kara Şemsi Divançesi de gazel, kaside, tarih, kıta, mesnevi ve şarkılardan oluşan 700’den fazla beyti havi bir eserdir.
GAZEL
Peyrev-i kâfile-i menzil-i cânânız biz
Mîzbân-ı felege bir gece mihmânız biz
Döneriz kıbleye hem kıble-nümâ-yı halkız
Ka’be-i aşkı tavâf içre hırâmânız biz
Nokta-i besmeleden bed’ederek Furkânı
“Müflihûn” nûnı-sıfat hâfız-ı Kur’ânız biz
Mushaf-ı âlem-i kübrâdaki âyât-ı “Hak”ı
“İnnehu’l-Hak” ile irfâna sebak-hânız biz
Zâhire aks olunan bâtınımız nûrudur
Şîşe-i bâde gibi cism-nümâ cânız biz
Sûreti sîrete tebdîl edip olduk Abdâl
Zâhirâ gerçi gedâ manîde sultanız biz