Somat/sumat kelimesi, “sofra örtüsü; öğün” anlamlı Arapça simat (çok. sümut)’tan gelir. Bu kelime Mevlevilik terimi olarak hem yemek sofrası hem de sofra örtüsü anlamında kullanılmıştır. Mevlevî tekkelerinde, dervişlerin topluca yemek yemeleri için kullanılan, deriden yapılmış bir arşın genişliğindeki uzun sofralara ise elifî somat/sumat denmiştir. Bu adla anılmasının sebebi açılınca elif harfini andırmasındandır. Bu somatın bir ucu somathanede, somathanesi bulunmayan tekkelerde, meydan-ı şerifteki şeyh postunun altına iliştirilir ve aşağı doğru yayılırdı. Sofranın iki yanına ekmek, kaşık ve biraz da tuz konduktan sonra, üstleri uzun havlularla örtülürdü. Kıdemli Mevleviler sağda, şeyhe yakın durumda otururken, kıdemsiz olanlar, onların sol tarafına oturmak üzere somat etrafında yerlerini alırlar; yemek, sol el, sol dizin üzerinde olarak yenirdi. Yemek bitince, şeyh, somatın kendi önündeki ucunu büker, yanındaki dervişe verir, bu sofra bükme işi, öteki uca kadar devam eder, bu şekilde toplanan somat meydancı dede tarafından, dervişlerin topluca çektikleri “eyvallah” ile kaldırılırdı.
ELİFÎ SOMAT/SUMAT
Mevlevi sofrası.
HASAN ÖZÖNDER
BİBLİYOGRAFYA
- el-İstanbulî, 2002, 179-188; Özönder, 2006, 40-43; Atasoy, 2005, 247.