Karatay ilçesi, Akçeşme Mahallesi, Piri Esat Caddesi üzerinde olan türbe, kübik gövde üzerinde sekizgen tambur (kasnak) ve piramidal külahlıdır. Bugünkü hâliyle gövde ve örtü sisteminden ibarettir. Kare planlı olan yapının gövdesi iki kademelidir. Alt taraftaki kübik gövdenin üst köşeleri dıştan üçgen mahmuzlarla, içten ise tromp ve üçgen bingilerle sekizgen kasnağa dönüşerek üst örtüyü taşımaktadır. İki katlı örtü sistemini içte kubbe, dışta külah oluşturmaktadır. Duvarlarda örgü elemanı olarak moloz ve yer yer de kesme taş kullanılmış, kubbe ve külahta ise tuğla örgüye yer verilmiştir.
Türbenin kuzeydeki kapısı cephenin tam ortasında olmayıp biraz daha sola, doğuya, kaymış ve dikdörtgen bir niş içine alınmıştır. Dikdörtgen küçük kapı (0,91x1,55 m) açıklığının yanları gök mermerden devşirme (şpolyen) sövelerle kuşatılmış, üstüne de aynı malzemeden daha kalın bir lento atılmıştır. Hemen üstünde kitabe yer almaktadır. Tuğla içinde beyaz mermere kabartılan altı satırlık sülüs hatlı Arapça kitabede özetle: “Burası 860 yılı Rebiyülevvelinin ortasında (23 Şubat 1456), Pazartesi günü ölen büyük bilgin, meczupların efendisi, din ve milletin burhanı, İsa oğlu Fakih Ahmet’in kabridir” yazılıdır. Boşluklar çini dolguludur. Mozaik tekniğinin uygulandığı süslemede firuze ve mor renkli sırlı çinilerden kesilen parçalar harçlı zemine kakılmıştır. Burada ana renk firuze olup, bazı stilize yapraklarla, dilimli yaprak ve çiçeklerin mor çinilerden kesildiği belli olmaktadır. Önceki yıllara kadar daha sağlam durumda bulunan çinilerin bugün epeyce tahrip olduğu, yerlerinin beyaz alçı ile çirkin bir şekilde kapatıldığı dikkati çekmektedir. Süsleme kompozisyonunda; köşeliklerin alt tarafından çıkarak kemer kavsini takip edip yukarıya doğru meyleden bir sapa bağlanan şematize edilmiş palmet görünümlü küçük dilimli yapraklar ortada daha büyük asma yaprağına bağlanmakta, bunların uzantıları kemer tepesinde karşılıklı dilimli küçük birer çiçekle nihayetlenmektedir.
Türbenin doğu, batı ve güney duvarlarına açılan dikdörtgen alt pencerelerle, hemen üstlerinde pencereye dönüştürülen sivri kemerli açıklıkların giriş cephesinde olduğu gibi daha küçük birer niş içine alınmıştır. Üstteki kemerli pencerelerin köşelikleri de girişteki gibi yeşile çalan firuze ve mor renkli çinilerle dekorlanmış ancak çinilerin pek çoğu yok olmuştur.
Türbe yerden 4,52 m kadar yükseklikten sonra sekizgene dönüşmektedir. Tuğla örgülü piramidal külah hafif taşıntılı bir korniş vasıtasıyla gövdeye oturmakta ve tepede hilalli bir taş alemle nihayetlenmektedir. İç mekân son derece sadedir. 3,43x3,43 m ölçüsündeki kare planlı kübik gövdeden Türk üçgenleriyle sekizgene geçilmekte; kubbe, bu kasnağın üzerine oturmaktadır.
1,92 m boyundaki tuğla örgülü yarım silindirik sanduka, gövdesi harç ile sıvanarak açık maviye boyanmıştır. Sandukanın başucuna taştan kürevî dilimli bir şahide konmuş ve ön yüzüne de kemerli bir kitabe yerleştirilmiştir. Mermer üzerine kabartılan ve “Müminler ölmez; bir dünyadan öbürüne nakledilirler” hadis-i şerifinin dört sıra hâlindeki sülüs hatlı satırları zencireklerle birbirinden ayrılmıştır. Aynı zencirek deseni kitabeye alt ve yanlardan da çerçeve oluşturmaktadır.
Fakih Dede’nin, yıkılıp yeri de satılan Saraçoğlu Medresesi yanına bir de zaviye yaptırdığı kaynaklarda belirtilmektedir.