Yaygın anlamıyla seki, oturmak amacı ile evlerin önünde yapılan düz ve yüksekçe yerdir. Eskiden hayvanlarla birlikte barınılan evlerde, kışın oturmak için ahırların bir bölümünde 1-1,5 m yüksekliğinde, birkaç basamaklı merdivenle ulaşılan etrafı parmaklıklarla yahut alçak bir duvarla çevrili oda şeklinde bir seki inşa edilirdi. Genellikle hem ahıra hem de dışarı açılan girişleri bulunan, yanı sıra dışarıya bakan pencereleri olan bu ahır sekilerinde hayvanlar gözetim altında tutulduğu gibi, kışın soğuk günlerinde onların nefesinin sıcaklığından da istifade edilirdi.
Selçuklu Döneminde de kış mevsimlerinde, yolcular kervansarayların ahır sekilerinde barınırlardı.
Konya’nın dağ köylerinde arsa sıkıntısından dolayı evler iki katlı (hanay) yapılmaya gayret edilir. Bunun iki sebebi vardır: Yalçın kayalarda temel açma güçlüğü bu şekilde aşılırken, ahır, samanlık gibi müştemilat için de yer kazanılmış olur. Hanay inşa etmeye gücü yetmeyen fakirler, bir bölümünü hayvanlarına ayırdığı tek katlı, tek kapılı evlerine girip çıkarken hayvanlarıyla birlikte aynı kapıyı kullanırlar. Yörelerinde böyle evler de ahır sekisi olarak nitelendirilmiştir. Nitekim ahır sekisini birkaç asır önce terk eden Konyalılar da: “Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbol türküsü” atasözünü söylerken “ahır sekisi”nden –çoğunlukla- derme çatma evleri kastederler. Konya’da durumuna yaraşmayan işler yapanlar için söylenen bu atasözünün yanında zamansız gelen misafirin umduğunu bulamayacağını ifade eden “Akşam gelen misafirin yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi” atasözü de “ahır sekisi”nin kültürümüze kazandırdığı zenginliklerdendir.