KARAPINAR

Halk Kültürü

Karapınar’da çocuk doğar doğmaz bir isim konur. Büyüklerin fikri alınarak belirlenen bu isim ya dede veya nine ismi ya da beğenilen bir isimdir. Çocuk bir iki aylık olup tırnakları uzayınca dedesinin veya babasının cebinden bozuk para avuçlatılır. Avuçladığı kadar para onun olur. Bundan sonra çocuğun ilk tırnağı kesilir. Saçları uzayıp tıraşı gelince de babaannesinin hazırladığı çorap ve havlu gibi hediyelerle birlikte dedesi tarafından berbere götürülür. Çocuk, yaşını geçmesine rağmen yürüyemiyorsa, ayakları bir iple bağlanıp genç bir kadının sırtına verilir. Kadın sırtında çocukla koşarken arkadan yetişen kişi ipi makasla keser; buna “köstek kesme” denir. Bu uygulamadan sonra çocuğun yürüyeceğine inanılır. Çocuğun dişi çıktığında da “diş bulguru” pişirilerek komşularla paylaşılır.

Çocuklar muayyen yaşa gelince sünnet ettirilir. Sünnet düğünü için önceden hazırlık yapılır. Sünnet elbisesi sünnet yatağı ve davetlilere verilecek yemek hazırlanır. Konvoy hâlinde şehir turundan sonra sünnet gerçekleştirilir. Düğünde çocuğa verilen hediyelerden bazıları ilerde evlendiği vakit kendine verilmek üzere hatıra olarak saklanır.

Askerlik çağı gelince, delikanlının arkadaşları davet edilerek merasimle asker uğurlaması yapılır. Delikanlı askerden gelip, iş güç sahibi olduktan sonra sıra evlendirmeye gelir. Bu esnada oğlan annesi çevreyi kolaçan ederek kız bakmaya başlar. Gençler kendileri okulda, iş yerinde falan anlaşmışlarsa küçük bir soruşturmadan sonra dünürlük yapılır. Değilse uygun biri bulununca oğlana durum anlatılır; evet, derse kız görmeye gidilir ve kızın annesine veya yengesine: “Kızınızın mehil münasibi var mı” diye önceden sorulur. Hayır, cevabı alınırsa, kız istemeye gidilir. Kızın ailesinin davranışına göre dünürlük yapılır. Kızın ailesi vermeye niyetli ise; bir sorup soruşturalım, kapımız açık buyurun gelin, derler. Vermeye niyetleri yoksa, ya kızımız daha küçük ya da nasibinizi başka yerde arayın, derler. Oğlan evine buyurun denildiğinde, eş dost ve aile büyükleri de alınarak “ulu dünürlük” yapılır ve orada söz kesilip dua edilir. Hazırlanan şerbet ile çay ve pasta ikram edilir. Bu, aile arası nişan olduğu için yüzükler takılır; şayet nişan salonda yapılacaksa, gün tespit edilip, geniş bir davetli ile birlikte nişan salonda yapılır.

Nişandan sonra aileler arasındaki bağı kuvvetlendirmek için çeşitli hediyeleşmeler olur ki; atkı, ülü (dürü), kurbanlık, kestellik, iftarlık, navruzluk (mum dikme), yolluk, hal sormalık (taraflardan biri hastalanınca ), honça (çetvenir ) gibi âdetler dünürleri birbirine yaklaştırdığı gibi, karşı tarafın sosyal davranışının anlaşılmasını da sağlar.

Düğüne başlarken, damat tarafının büyükleri, eş dost ve dünür tarafı toplanarak düğüne davet edilecek ve Karapınar’a has olan “ev sahibi” yazılacak kişiler belirlenir ki; buna “davet yazma” denir. Ya davetiye bastırılıp dağıtılır ya da bir okuyucuya liste verilerek tek tek sözle “davet okunur”.

Davet yazımından sonra oğlan tarafında, düğünde ikram edilecek yemekler için yufka yaptırılır. Yufka yapılırken mutfağa girecek ilk erkeğe ceza verilir. Ceza olarak kola veya lokum aldırılır ki, buna “bezi basma” denir.

Düğün yemeğine davet sabah ve öğlen için yapılır. Ev sahipleri düğün boyunca hizmet ederler. Zira bunlar düğün sahibinin vekilleridir. Düğünün son günü öğleyin, ev sahipliği yapanlara ve etraftan kişilere verilen yemeğe “uludünür yemeği” denir. Uludünür yemeğinden sonra hoca âmin diyerek “baş dirisi” duasını yapar. Başdirisinden sonra gelin almaya gidilir. Gelin getirildikten sonra ev sahiplerinden biri akşama falancanın evinde “güveyi kondurması” var, diye ilan eder. Akşam o evde yapılan eğlenceden sonra güveyin atkısı kapılır. “Güveyi kurtarma” sağdıçlarla atkıyı kapan arasındaki pazarlıktan sonra son bulur. Güveyi gerdeğe katılır. Bir gün önce kız evinde yapılan eğlenceye de “gellancı” denir. Kıza babası ve kayınpederi tarafından son olarak alınan elbiseye “çıkıtlık” denir. Karapınar düğünlerinde verilen yemekler –sofraya geliş sırasına göre- yoğurt çorbası, bamya, kebap, yaprak sarması, bulgur pilavı, kişniş (ekşi kara) hoşafı, helva veya kayısı yahnisidir. Yemek yiyen kişi yemekten sonra bir tane temiz kaşığı cebine koyar. Buna “kaşık çalma” denir. Bu, kaşığı çalanın oğlu veya kızın da tez evlensin diye yapılır.

Karapınar’da cenaze vuku bulduğunda bütün mahalle, hatta bütün ilçe halkı cenaze namazına katılır. Cenaze defnedildikten sonra cenaze evine gidilip başsağlığında bulunulur. Komşu ve akrabalar tarafından cenaze evi yemeksiz bırakılmaz.

Ölümden sonraki ilk bayramda “ölü bayramı” veya “ilk bayram” diye cenaze sahipleri toplanır. Bu esnada Karapınar dışında olup da başsağlığına gelemeyenler de başsağlığı dilerlerdi; ama günümüzde bu âdet ile birlikte cenazeden sonra, mevtanın kılamadığı namaz ve tutamadığı oruçlara kefaret olmak üzere “devrine oturma” âdeti de kalkmıştır.

Yağmurun yağmadığı yıllarda bir evin ilk kızı gelin gibi giydirilir ve kapı kapı dolaştırılarak hediye toplanır. Bu arada gelinin başına su dökülür. Bu âdete de “yağmur geleneği” denir.

 

ADEM ZENGİN

BİBLİYOGRAFYA

  • Fadimana Gündüzalp (Karapınar, 1938) ve Ayşe Zengin (Karapınar, 1955) ile 03.06.2012 tarihli görüşme.