Kasım Halife yapılar topluluğu, günümüzde, Meram ilçesine bağlı Kürden Mahallesi’nde, Kasım Envari ve Kasım Halife adlarıyla anılan sokakta yer alan aynı adlı cami etrafındaki zaviye, mesken, değirmen, çeşme ve hazireden meydana gelmektedir (Cumhuriyet Döneminde açılan Yeni Meram Caddesi külliyenin arazisinden geçirilmiştir).
Kasım Halife’nin ismi, Vakıflar Genel Müdürlüğünde bulunan 933/1526 tarihli Arapça vakfiyesinde, Mevlâna Kasım İbn Mevlâna Hayreddin Halifetü Ali şeklinde geçmektedir. Aynı vakfiyedeki bilgilere göre Kasım Halife, Alâeddin Semerkandi’nin öğrencisi olduğu anlaşılmaktadır. Kayıtlarda iki Alâeddin Semerkandi ismine rastlanmaktadır. Bunlardan birincisi, 539/1144 yılında Buhara’da vefat eden Hanefi fıkhı âlimi ve Tuhfetü’l-fukaha olarak bilinen kitabın müellifidir. İkinci Alâeddin Semerkandi ise Anadolu’da Karaman civarında yaşamıştır.
Kayıtlarda vakfiyenin muhasebe kayıtları da yer almaktadır. 1253/1837 senesindeki gelir ve gider hesaplarına göre; Bozkır’a bağlı Kuşca köyünden Belviran’a bağlı Dutlu mezrasına kadar pekmez, arpa ve buğdaydan oluşan gelir kalemleri liste hâlinde verilirken, gider tablosunda ise caminin damıyla birlikte zaviyedeki fakirlere harcanan yiyeceklere kadar ayrıntıların dökümü yapılmıştır.
Kasım Halife Vakfı’na ait mahkeme binasının küçük bir avludan oluşan iki katlı matbah (mutfak), ahır, memişhane, kütüphane ve lojmanı bulunan yapılardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Konya’yı ziyaretinde Evliya Çelebi’nin, Şems-i Tebrizî yakınında bulunduğunu naklettiği mahkeme binasının muhtelif zamanlarda tamir edildiği mahkeme kayıtlarından anlaşılmaktadır. Mesela, 1266/1850 senesindeki tamire Hafız Mehmet Efendi memur edilmiştir. Mevlevi Dergâhı şeyhinin tamir için katkısının olduğu kayıtlarda zikredilmektedir. Müftü Esseyyit Abdurrahman Efendi’nin girişimleriyle çiftçiler şeyhi vekili Yazıcı Ömer bu işi üstlenmiştir. Müftü Ahmet Efendi tarafından yapılan tamirde binanın daha da genişletildiği ve yeni birimler ilave edildiği anlaşılmaktadır.
Mescit
Vakfiyede anılan mescit 1968 yılındaki yangın neticesi tamamen yanmış ve yerine bugünkü bina inşa edilmiştir. İ. Hakkı Konyalı, mescit binasıyla ilgili şu tanımlamada bulunur: “Mâbed kerpiç ve taşla yapılmıştır. Üstü çatı örtülüdür. Kıble tarafına iki sıra hâlinde dört, sağ ve soluna da beşer penceresi açılır. Dört ağaç sütûnun tuttuğu kiremit örtülü son cemaat yerinin sağ köşesinde ahşap ve kısa bir minâresi vardır. Solunda bir imam odası görülür ki burası eskiden zâviye idi. Mâbedin tarihî yâdından başka mimarî bir kıymeti yoktur.”
Konyalı’nın ifadesinden de anlaşıldığı üzere mescit taş temel üzerinde kerpiç malzemeden teşekkül etmiştir. Üst örtünün ahşap olduğu ve harimdeki ahşap sütunlar tarafından taşındığı anlaşılmaktadır. Aynı ahşap taşıyıcı unsurların son cemaat yerinde de kullanıldığı ifade edilmektedir. Anadolu’da örnekleri Karamanoğulları Dönemine kadar geriye götürülebilecek böyle mescit örneklerinin varlığı bilinmektedir.
Mevcut yapı, eski yapının yerine kuzey cephesi aynen bırakılarak doğu, güney ve batı cihetlerden biraz daha genişletilip betonarme olarak inşa edilmiştir. Mekân incelemesi ve yaşlılarla yaptığımız görüşmelerde, yeni binanın kuzey tarafındaki sandukalı mezarlardan dolayı aynen tutulduğu, buna karşılık diğer üç yönden biraz daha genişletildiği anlaşılmaktadır. İ. Hakkı Konyalı’nın tarif ettiği eski mescit ile yeni yapı arasında bazı farklılıklar izlenmektedir. Mesela güney duvarda mihrabın sağ ve solunda ikişer pencerenin yerine birer pencere açılmıştır. Yine doğu ve batı duvarlarındaki beşer pencerenin yerine ikişer pencere yerleştirilmiştir. Harimi taşıyan direk sayısı dörde inmiş ve böylece mihrap eksenine dik üç sahın teşekkül etmiştir. Orta sahnın tam ortasına kubbe yerleştirilmiştir. Tahminimize göre daha evvelki yapıda da mevcut olması muhtemel olan bu ayrıntı, yeni yapıda da tekrarlanmış durumdadır. Caminin kuzey kısmına kadınlar mahfili bina edilmiştir. İlk mescitte de mevcut olan ahşap minare, yapının kuzeybatı köşesine betondan inşa edilmiştir. Son cemaat mahalli, sadece yapı malzemesi değiştirilerek muhafaza edilmiştir.
Zaviye
Zaviyenin yeri hususunda İ. Hakkı Konyalı’nın: “…Solunda bir imam odası görülür ki burası eskiden zâviye idi. Mâbedin tarihî yâdından başka mimarî bir kıymeti yoktur.” şeklindeki ifadesine göre caminin kuzeydoğusundaki imam odasının bulunduğu kısım zaviye olarak kullanılmıştır. Günümüzde imam odası olarak kullanılan kısmın zaviye olması mümkündür; zira başka örneklerde de camiye bitişik zaviye mekânlarının varlığı bilinmektedir.
Kasım Halife’nin elinde bulunan yaklaşık yetmiş adet kitabın da vakfedildiği belirtilen vakfiyede, zaviye binasının Turud bölgesinde yer aldığı ve buranın hayır işleri ve muhtaçlara yapılacak yardımlar için bina edildiğine dikkat çekilmekte ve Keşşaf Tefsiri’nden Ebu’l-leys Tefsiri’ne kadar birçok kitabın listesi verilmektedir. Bunlar tefsir, hadis, tasavvuf, kelam gibi dinî ilimlere ait kitaplardır.
Mutfak
Vakfiyesinde zaviye yakınında, gelip geçenlere ve ihtiyaç sahiplerine yemek verilen bir mutfağın varlığı belirtilmekte ise de bu mutfağın yeri tespit edilememiştir.
Meskenler
Külliyenin merkezini teşkil eden mescidin doğu ve batı kısmında meskenlerin varlığı bilinmektedir. Bunlardan doğu kısımda yer alan meskenler günümüze kadar intikal etmiş; batıdaki mesken ortadan kalkmıştır. Mevcut meskenlerden anlaşıldığı kadarıyla Konya evlerinde rastlanan hayatlı, tandır damlı mesken uygulaması yanında, bağ evi denilebilecek daha mütevazı meskenler inşa edilmiştir.
Değirmen
Değirmen, Konya’ya su temin eden Şehir Irmağı’nın kenarında bulunduğu için vakfiyenin önemli akarlarından biri durumundadır. Değirmen yapısının durumuyla ilgili yeterince belge mevcut değildir. İ. Hakkı Konyalı tarafından sıralanan Konya değirmenleri arasında sadece ismi zikredilmiştir. Yalnız yakın tarihe kadar metruk bir vaziyette geldiği Dr. H. Özönder’in çektiği değirmen taşı fotoğrafıyla belgelenmiş durumdadır. Değirmen yapısı 1980’li yıllara kadar külliyenin metruk yapıları arasındaki yerini almıştır. Daha sonra değirmenin bulunduğu yere bugünkü imam lojmanı inşa edilerek değirmen tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğündeki 933/1526 tarihli vakfiyede değirmenin, vakfın önemli gelir kaynaklarından biri olmasından bahisle, tek gözlü olduğu ve camiye yakın bir noktada bina edildiği belirtilmektedir.
Çeşme
Külliyede iki çeşme mevcuttur. Bunlardan birisi caminin kuzey tarafında yer alır. İkincisi ise külliyenin kuzeyinden geçen sokak üzerindedir. Caminin kuzeyindeki çeşmenin oldukça yeni olması sebebiyle herhangi bir özelliği mevcut değildir. Hem konumu hem de mimari bakımdan daha önem arz eden sokak üzerindeki çeşme ise Sille taşından tek kemerli olarak inşa edilmiştir. Tezyini bakımdan oldukça sadedir. Üzerindeki kitabede besmele ibaresi mevcuttur. Çeşmenin hemen güneyinde yer alan lojman binası temel hafriyatı esnasında çeşmeye ait olduğu tahmin edilen pöhrenkler bulunmuştur. Bunlar çeşme suyunun güney cihetten gediğinin bir göstergesidir. Mevcut çeşmenin suyu ise şehir şebekesinden temin edilmektedir.
Hazire
Kasım Halife Külliyesi’nin önemli birimleri arasında hazireyi zikretmek gerekir. Caminin etrafını çeviren hazirede çok sayıda kabir bulunmaktadır. Bu kabirlerden bir kısmının vakfiyede ismi zikredilen aile üyelerine, bir kısmının da bölgede meskûn olan mahalle sakinlerine ait olması ihtimal dâhilindedir.
Mescidin kuzeyinden su kanalı geçmektedir. Su kanalının kuzeyinde de dokuz kabir yer almaktadır ki, bu kabirlerden üçü sandukalı mezar tarzındadır. Kalan altı mezar ise şahidelidir. Sandukalı mezarlardan ikisinin Kasım Halife’nin oğlu Kadı Mehmet Efendi ile zevcesine ait olduğu kabul edilmektedir. Diğer sandukanın ise Kişnişçi ailesinden Hacı Osman Efendi’ye ait olduğu İ. Hakkı Konyalı tarafından ifade edilmektedir.
Mescidin doğu ve batısında yer alan kabirler, şahidelerinin üzerindeki ibarelere göre XIX. yüzyılın ikinci yarısı ile XX. yüzyılın ilk yarısına aittirler. Şahidelerinin üzerinde yer alan lakap, isim ve meslek unvanlarından hareketle bu kabirlerin, mahalle sakinlerine ait olduğu tahmin edilmektedir.
Haziredeki taşlarda üç çeşit malzeme kullanılmıştır. Sandukalı mezarlarda mermer, diğer şahidelerde ise Sille ve Gödene taşları kullanılmıştır. Haziredeki Sille taşından şahideler büyük ölçüde yıpranmışlardır.
Şahidelerde celi sülüs ve celi talik hatlarla hak edilmiş yazı örnekleri mevcuttur. Süsleme olarak sandukalar üzerinde lale ve sikke motifleri dikkati çekerken, bazı ayak taşları üzerinde servi motifleri bulunmaktadır.