KEYKAVUS I

(ö. 616/1220) Türkiye Selçuklu sultanı. (Saltanatı: 1211-1220)

I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in büyük oğludur. Babası 592 (1196) yılında tahtı kardeşi II. Rükneddin Süleyman’a bırakıp yaklaşık dokuz yıl süren gurbet hayatına çıkmak zorunda kaldığında oğulları Keykavus ile Keykubat’ı da yanında götürdü. II. Süleyman Şah’ın ölümü üzerine taraftarlarının davet ve desteğiyle yeniden Selçuklu tahtına oturan I. Keyhüsrev (Recep 601/Mart 1205) Keykavus’u melik unvanıyla Malatya’ya gönderdi. Onunla birlikte Malatya’ya giden babasının hocası Mecdüddin İshak idari işler ve öğrenimini tamamlama konusunda kendisine yardımcı oldu.

I. Gıyaseddin Keyhüsrev ölünce (608/1211) devlet erkânı Konya’da toplanarak sultanın en büyük oğlu olduğu için Malatya Meliki İzzeddin Keykavus’un Selçuklu tahtına çıkarılmasına karar verdi ve Kayseri’ye gelmesi için kendisine ulak gönderdi. Keykavus Sivas-Kayseri arasındaki Gedük’te (Şarkışla) karşılandı. Biat, yas ve tahta çıkma törenleri Kayseri’de yapıldı. Ancak Kayseri’den Konya’ya hareket edileceği sırada sultanın kardeşi Tokat Meliki Alâeddin Keykubat’ın saltanat davasıyla ortaya çıktığı ve şehre doğru gelmekte olduğu haber alındı. Alâeddin Keykubat şehri kuşattı, çok geçmeden Erzurum Meliki Mugisüddin Tuğrul Şah ile Ermeni Kralı II. Leon da kuşatmaya katıldı. Meselenin savaşla halledilemeyeceğini anlayan devlet adamları diplomatik yola başvurdular. Kayseri subaşısı Celaleddin Kayser para ve değerli hediyelerle Ermeni Kralı II. Leon’a gönderildi. Celaleddin, Leon’a geri döndüğü takdirde kendisine 1.200 müd tahıl verileceğini, işgal ettiği Luluva (Ulukışla). Ereğli ve Larende’nin de (Karaman) ona ait olacağını bildirdi. Leon bu teklifi kabul edip ülkesine döndü. Eyyubi Hükümdarı el-Meliküleşref’in Keykavus tarafından yardıma çağrıldığını duyan Tuğrul Şah da gizlice Erzurum’un yolunu tuttu. Yalnız kalan Erzurum Meliki Mugisüddin ve yeterli kuvveti bulunmayan Keykubat muhasarayı kaldırarak Ankara Kalesi’ne sığındı, Keykavus Konya’ya ulaştığında tekrar tören yapılmış ve şenlikler bir hafta sürmüştür. Keykavus, hocası Mecdüddin İshak’ı tahta çıkışını Abbasi Halifesi Nasır-Lidinillah’a bildirmek üzere Bağdat’a gönderdi. Halife ona sultanlığını tasdik eden bir menşurla bir fütüvvet şalvarı gönderdi ve fütüvvet teşkilatına alındığı bildirildi.

Bu sırada İznik İmparatoru Theodoros Laskaris, Keykavus’un tahta çıkışını kutlamak, Gıyaseddin Keyhüsrev’in Alaşehir seferi dolayısıyla bozulmuş olan münasebetleri düzeltmek ve barış yapmak üzere bir elçi yolladı. İmparatorun barış teklifini kabul eden İzzeddin Keykavus, bunu bildirmek ve babasının naaşını getirmek üzere atabegi Emir Seyfeddin Ay-aba’yı İznik’e gönderdi. İmparator Theodoros Laskaris ile görüşen Ay-aba dönüşte Alaşehir Mezarlığı’na geçici olarak gömülmüş olan Sultan Gıyaseddin’in naaşını da getirdi.

Daha sonra Alâeddin Keykubat’ın üzerine yürüyen İzzeddin Keykavus Ankara Kalesi’ni kuşattı. Erzakı azalan Alâeddin Keykubat, kendisinin ve halkın canına dokunulmaması şartıyla teslim oldu ve Malatya yakınlarındaki Minşar Kalesi’ne hapsedildi. Keykavus onu öldürmek istediyse de hocası Mecdüddin İshak buna engel oldu.

Bu yıllarda Antalya hâlâ Frankların elinde bulunuyordu. Gıyaseddin Keyhüsrev’in öldüğünü duyan Antalya Rumları şehirdeki Türkleri katlederek Antalya’nın idaresini ellerine geçirmişlerdi. Ancak sultan Antalya’nın geri alınması yerine Sinop’un fethine girişti. Elinde esir bulunan Trabzon Rum İmparatoru I. Aleksios Komnenos’u da yanına alarak Sinop önlerine vardı. I. Aleksios’un serbest bırakılması ve gitmek isteyenlere izin verilmesi şartıyla şehri teslim edeceklerini bildiren Sinoplular isteklerinin kabul edilmesi üzerine şehri sultana teslim ettiler (26 Cemaziyelahir 611/2 Kasım 1214). Ertesi gün İzzeddin Keykavus, Aleksios ile bir antlaşma imzaladıktan sonra onu ülkesine gönderdi. Trabzon Rum İmparatorluğu bu tarihten 641 (1243) yılındaki Kösedağ yenilgisine kadar Selçuklu Devleti’ni metbu tanımıştır. Sinop’un fethi Abbasi halifeliğine ve komşu devletlere fetihnamelerle bildirildi, Sultan bu başarısı üzerine “es-sultânü’l-gâlib” unvanını aldı. Sinop bundan sonra Selçuklu ticaretinin gelişmesinde önemli bir rol oynamaya başladı.

Öte yandan Ermeni Kralı Leon kendisine bırakılan şehirleri elinde tutamayacağını bildiği için onları Hospitalier şövalyelerine vermek istiyordu. İzzeddin Keykavus, Sinop seferinden sonra harekete geçerek bu şehirleri geri aldı. Kral da ciddi bir mukavemet göstermedi (612/1216). İzzeddin Keykavus, daha sonra Antalya üzerine yürüyüp burayı karadan ve denizden kuşattıktan sonra Rumlardan Frankların eline geçen şehri geri aldı (30 Ramazan 612/22 Ocak 1216) ve subaşılığını Emir Mübarizüddin Ertokuş’a verdi.

1216 yılında Ermenilerle Haçlıların arası açıldı. Sultan Keykavus bu fırsatı kaçırmayarak Ermeni Kralı Leon’un ülkesine yürüdü. Tahkim edilmiş Çinçin ve Haçin (Hacın) kaleleri şiddetli hücumlardan sonra fethedildi. Ardından Keben (Geben) Kalesi önünde Selçuklu ordusu Ermeni ordusuyla karşılaştı. Ağır bir yenilgiye uğrayan Ermeni ordusunun bir kısmı esir alındı, bu tutsaklar arasında birçok Ermeni soylusu da vardı. II. Leon, zengin armağanlarla birlikte elçi göndererek sultandan barış imzalanması ricasında bulundu. Sultan bu ricayı kabul etti ve barış antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre sınırlardaki bazı kaleler Selçuklulara verilecek. Ermeni kralı sultanı metbu tanıyacak ve her yıl 20.000 altın gönderecekti. Buna karşılık sultan da bir menşurla Leon’un Sis (Kazan) hâkimiyetini tanıdı. Sis’te basılan paraların bir yüzünde sultanın adı yazılı olduğu gibi yine orada onun adına hutbe okunmuştur. Ermeni krallarının Selçuklu sultanlarını metbu tanımaları Kösedağ bozgununa kadar sürmüştür.Aynı yıl Kıbrıs kralı ile bir ticaret antlaşması imzalandı. Bu başarılardan sonra sultan Antalya’ya gitti; 613 (1217) kışını orada geçirdi. Ertesi yıl Mengücüklü Hükümdarı Fahreddin Behram Şah’ın kızı Selçuk Hatun’la evlendi.

İzzeddin Keykavus son seferini Halep üzerine yaptı. 1216 yılında Halep Eyyubi Hükümdarı el-Meliküzzahir Gazi’nin vefatı üzerine yerine çocuk yaştaki oğlu el-Melikülaziz tahta çıkarılmıştı. Bu hükümdarla Halep melikliğinin varlığını sürdüremeyeceği düşüncesi ve İzzeddin Keykavus’un muvafakatiyle Eyyubilerin Sümeysat hâkimi el-Melikülefdal Ali Halep melikliğinin başına getirildi ve kendisiyle bir anlaşma yapıldı. Ancak bu anlaşmada Telbaşir’in kendisine değil Selçuklu emirlerinden Nasreddin’e verilmesi Efdal’de sultanın Halep’i de kendisine vermeyeceği şüphesini uyandırdı. El-Melikülaziz’in atabegi olan Şehabeddin Tuğrul da el-Meliküleşref’ten yardım istedi. Bu sırada Selçuklu ordusunun Sivas subaşısı Mübarizüddin Behram Şah kumandasındaki 4.000 kişilik öncü kuvveti sultanın başında bulunduğu ordunun merkez kolundan epeyce uzaklaşmıştı. Sultanın uzakta olduğunu haber alan el-Meliküleşref, Selçuklu öncü kuvvetine saldırarak ağır bir yenilgiye uğrattı. Behram Şah esir alındı. Bunu öğrenen İzzeddin Keykavus el-Meliküleşref’le savaşmayıp geri döndü. Hıyanet ettiklerinden şüphelendiği bazı emirleri Elbistan’da bir eve doldurarak evi ateşe verdi. Daha sonra el-Meliküleşref’ten öç almak için hazırlanmaya başladı. Bu amaçla Amid Artuklu Hükümdarı Mahmut Nasırüddin ve Erbil hâkimi Muzafferüddin Kökböri ile ittifak yapan sultan ordusuyla Malatya’ya geldiği sırada hastalandı ve Malatya civarındaki Viranşehir’de vefat etti (Şevval 616/0cak 1220). Ölüm tarihiyle ilgili başka rivayetler de vardır. Naaşı Sivas’a getirilerek burada inşa ettirmiş olduğu darüşşifadaki türbesine defnedildi.

I. Keykavus, Karadeniz’in en önemli ticaret limanı Sinop’un fethedilmesi, güneyin aynı önemdeki limanı Antalya’nın geri alınması, Ermeni ve Trabzon krallıklarının vergiye bağlanması gibi önemli başarılar kazanmış, bu başarılar Selçuklu Devleti’nin gücünü ve itibarını arttırmıştır.

İzzeddin Keykavus zamanında ekonomik gelişmeye paralel olarak çok sayıda medrese, kervansaray ve hastane inşa edilmiştir. Bunlardan Sivas’taki darüşşifanın (darüssıhha) günümüze ulaşan vakfiyesine göre tesis aynı zamanda bir tıp mektebi olarak da hizmet vermekte, burada tabipler, cerrahlar ve göz hekimleri çalışmaktaydı. 614 (1217) yılında inşa edilen darüşşifanın vakıfları arasında Sivas’ta yetmiş dükkân, Ereğli’de de otuz dükkânla birçok köy bulunmaktaydı.

I. Keykavus'un Sivas Şifaiye Medresesindeki Türbesi

(DİA)

BİBLİYOGRAFYA

  • Sümer, 2002a, 352-353.
  • Sümer, 2002a, 352-353.