Medrese, Hadim’in bugünkü Taşpınar Mahallesi’nde bulunan Ebu Sait Muhammed Hadimî Camii’nin etrafında geniş bir alana kurulmuştur. Cumhuriyet Döneminde medreselerin kapatıldığı 1924 senesinden sonra, yıkılıp yerine evlerin yapılması sebebiyle, medresenin yerini tam olarak tespit etmek mümkün olmamakla birlikte, yaşlı Hadimlilerden ve çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, medrese odalarının bir kısmının Hadimî Camii’nin çevresinde, bir kısmının camiin doğusunda bulunan Pazar Yeri ile Pazar Önü’nde, bir kısmının da camiin kuzeyinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Hadimî’nin, yaz aylarında, Hadim’in batısında on iki km mesafede bulunan Kavaklar mevkiinde talebelerine ders verdiği halk arasında yaygın bir rivayettir. Bugün, bu rivayetleri doğrulayacak herhangi bir belge yoksa da bu mevkide, Hadimî’nin medresesi olduğu ifade edilen kalıntılar mevcuttur.
Hadim’de XVIII. yüzyılın başlarında inşa edilen medresenin hangi tarihte inşa edildiği hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak medresenin ilk banisinin Ebu Sait Muhammed Hadimî’nin babası Mustafa Efendi olduğu kabul edilmektedir. Buna göre Hadimî, 1725’te İstanbul’da medrese eğitimini tamamladıktan sonra Hadim’e dönmüş ve aynı yıl babasının yaptırdığı Hadim Medresesinde müderrislik yapmaya başlamıştır. Bu sırada Hadimliler de kendisine babasının medresesi yerine daha büyük ve yeni bir medrese inşa edivermişlerdir. Bu bilgiler ışığında, Hadimî Medresesi olarak bilinen eğitim kurumunun, ilk olarak Hadimî ile babası Mustafa Efendi tarafından 1725’ten önce, 1723 veya 1724’te inşa edildiği ve Ebu Sait Muhammed Hadimî’nin de 1725’te buraya müderris olarak tayin edildiği söylenebilir.
Ebu Sait Muhammed Hadimî’nin babası ile birlikte yaptırdığı medresenin ününün zamanla bütün Osmanlı ülkesine yayılması üzerine, ülkenin dört bir tarafından pek çok talebe gelmeye başlamış ve artan talebi karşılamak üzere, XIX. yüzyılda hayırseverler tarafından medreseye ilave hücreler yapılmıştır.
Hayatı boyunca, Ebu Sait Muhammed Hadimî tarafından yürütülen medresenin müderrisliği, onun ölümünden sonra oğulları ve neslinden gelen kimseler tarafından ifa edilmiş; torunlarından Şehit Ahmet Efendi’nin (ö. 1832) müderrisliği döneminde ise medrese büyük bir gelişme göstermiştir.
Medresenin mimari durumu hakkında herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir. Medreseye ait en eski belgeler, XIX. yüzyılın ikinci yarısına ait olup, bunlarda da medresenin mimari yapısı ile alakalı herhangi bir malumat yoktur. Hadimî’nin neslinden gelen Numan Hadimioğlu’nun ve ona dayanarak Salih Göktaş’ın verdiği bilgilere göre Hadimî Medresesi, geniş bir alana kurulmuş, ortası boş üstü açık, dikdörtgen biçiminde inşa edilmiş, iki katlı 400 odalı geniş dershaneleri olan tek blok hâlinde taş duvar yığma bir yapı idi. Ancak oda sayısı hakkında verilen bu rakamın oldukça abartılı olduğu anlaşılmaktadır. Medresedeki oda sayısının en fazla 65-66 hücre olması gerekir. Çünkü XIX. yüzyıl Konya salnamelerine göre, Hadimî Medresesinin 125 talebesi vardır. Her hücrede iki talebenin kaldığı kabul edilirse, bu kadar talebe için 63 hücre yeterlidir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılan bazı hücre ilavesi ve tamir kayıtlarından da medresenin 64-65 hücresi olduğu ortaya çıkmaktadır.
Ebu Sait Muhammed Hadimî, medrese geleneği içinde yetişen seçkin âlimlerden biri idi. Bu sebeple o, medresesinde klasik medrese eğitim sistemini uygulamıştır. Dolayısıyla o, medresesinde âlet ilimleri denen ve medrese eğitim sisteminin temelini teşkil eden Arap dili ve edebiyatı ile Arapça gramer dersleri yanında Kur’an, hadis, tefsir, kelam, fıkıh, fıkıh usulü, felsefe, mantık, ahlak, şiir, tasavvuf ve benzeri dinî ve naklî ilimlerle ilgili dersler de okutmuştur.