SEYDİŞEHİR

Türkiye Selçukluları Döneminde Seydişehir

Türkiye Selçukluları Devrinde henüz Seydişehir şehri kurulmadığı için hiçbir Selçuklu kaynağında adı geçmemektedir. Seydişehir, Eşrefoğulları zamanında kurulmuştur. Bununla birlikte Seydişehir’in Sofhane Mahallesi’nde bulunan ve 1940 yılında belediye tarafından yıktırılan Arpalı Mescidi’nin kapısı üzerinde Muharrem 635/Ağustos 1237 tarihli bir kitabe mevcut idi. 9 Kasım 1940’ta Konya Arkeoloji Müzesi’ne getirilen bu Arapça kitabenin Türkçe tercümesi şöyledir: “Rahim ve Rahman adıyla. Sultanların ulusu, fetih babası, emirülmüminin sadık adamı Keyhüsrev oğlu Keykubat oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’in devleti günlerinde, 635 yılı Muharrem ayında bu bina yapıldı”. Bu kitabeye istinaden Arpalı Mescidi’nin Türkiye Selçukluları Devrinde yaptırıldığı, dolayısıyla Seydişehir’in Beylikler Döneminden önce kurulduğu öne sürülmüştür. Ancak toprak damlı ve mimari olarak hiçbir değeri bulunmayan bu mescidin Selçuklu yapısı olamayacağı, bu kitabenin başka bir yerden getirilip kapısına konulmuş olabileceği daha ağırlık kazanmıştır. Çünkü Seydişehir merkezinde Türkiye Selçukluları Dönemine ait hiçbir yapı bulunmadığı gibi, şehrin oturduğu alanda Selçuklu öncesi bir iskânın varlığını gösteren kalıntıya da şimdilik rastlanmamıştır.

Eşrefoğulları Döneminde Seydişehir

Eşrefoğulları ailesi, Türkiye Selçuklu Devleti’nin son dönemlerinde, XIII. yüzyılın ikinci yarısında, öncelikle Beyşehir ve Seydişehir taraflarını, daha sonra genişleyerek Ilgın, Bolvadin ve Akşehir mıntıkalarını ele geçirip beylik kurmuştur. Beyliğin ilk merkezi Gurgurum’dur ki; burası tapu kayıtlarında Seydişehir’in köyleri arasında gösterilen bugünkü Gökçimen’dir. Beylik merkezi daha sonra, Seyfeddin Süleyman Bey tarafından kurulan Beyşehir’e taşınmıştır.

Seyyit Harun 1305 yılında, Elita/Vervelit adlı antik kentin kalıntılarını da kullanarak, şehri bugünkü alanına kurmaya başladığında o bölge Beyşehir merkezli Eşrefoğlu Beyliği sınırları içerisinde idi. Şehrin yapımına başlandığını haber alan Eşrefoğlu Mübarüziddin Mehmet Bey (1302-1322), duruma müdahale için gelmiş, ancak Seyyit Harun’un büyük bir mutasavvıf olduğunu anlayıp inşaatın sürdürülmesine izin vermiş; hatta Seyyit Harun’la dost olmuş ve ona intisap etmiştir. Onun bölgede örgütlenmesi için, Seydişehir yöresi ile Beyşehir’de kendisine ait olan köşkü ve has bahçeyi Seyyit Harun Tekkesi’ne vakfetmiştir.

Hamidoğulları İdaresinde Seydişehir

İlhanlıların Anadolu genel valisi Demirtaş, 11 Zilkade 726/9 Ekim 1326’da Süleyman Bey’i katledip Eşrefoğlu Beyliği’ni ortadan kaldırmış ve Eşrefoğulları ülkesini İsmail Aka ismindeki Moğol beyine vermiş; bundan dolayı Seydişehir’in idaresi de el değiştirmiştir. Moğol valisi Demirtaş, Eşrefoğlu Süleyman Bey’i katlettikten sonra Hamit Bey’in torunu Dündar Bey üzerine yürümüş; Antalya’ya kaçan Dündar Bey’i yakalayıp öldürmüş ve Isparta ile Eğridir’i ele geçirmişti. Ancak bir sene sonra Demirtaş’ın Mısır’a kaçması üzerine, Dündar Bey oğlu Hızır Bey meydana çıkarak Hamideli idaresini ele almış; böylece Beyşehir ile Seydişehir toprakları Hamidoğlu Hızır Bey’in eline geçmiştir.

Kroniklerde verilen bilgilerden anlaşıldığı üzere, Osmanlı hükümdarı I. Murat (1359-1389), 1382 yılında Seydişehir’in de içinde bulunduğu Akşehir, Beyşehir, Karaağaç, Yalvaç ve Isparta vilayetlerini “şer’i mektupla” yani resmen 80.000 altın karşılığında Hamidoğlu Hüseyin Bey’den satın almıştır.

Karamanoğulları Döneminde Seydişehir

Karamanoğulları, 1256’da Ermenek-Mut yöresinde bir beylik kurmuş, Türkiye Selçukluları yıkıldıktan sonra Konya ve çevresini ele geçirmişlerdi. Her fırsattan istifade ederek sınırlarını sürekli genişleten Karamanoğulları, Beyşehir ve Seydişehir’le de ilgilenmeye başladılar. Balkanlarda I. Murat’ın fetihlerde bulunduğu sırada Karamanoğlu Alâeddin Bey, sultanın 1382’de para ile satın aldığı yerleri, dolayısıyla Seydişehir’i 1387 yılında ele geçirmiştir. I. Murat Batıdaki seferlerini durdurarak Karamanoğlu üzerine yürümüş; Konya ve Beyşehir’i geri almış; Alâeddin Bey’i damadı olduğu için affedip Karaman’ı ona bırakmıştır. Fakat I. Murat, daha sonra Kosova’da savaş meydanında şehit olunca Karamanoğlu Alâeddin Bey durumu fırsat bilip, bu bölgeyi yeniden ele geçirmiştir. Yıldırım Bayezit, Karamanoğlu üzerine bir sefer düzenleyerek Konya’ya kadar olan yerleri ele geçirmiş; Seydişehir ve Beyşehir’in idaresini oğlu İsa Bey’e vermiştir. Karamanoğulları ile yapılan anlaşmaya göre Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir Osmanlı idaresinde kalmak üzere, Çarşamba Suyu ile Köşk köyü sınır kabul edilmiş ve sınırın güneyi Karamanoğullarına bırakılmıştır. Ancak Yıldırım Bayezit 1392’de Eflak seferinde iken Karamanoğlu Alâeddin Bey durumu fırsat bilip Anadolu Beylerbeyi Kara Timurtaş’ı esir almış; bunun üzerine Bayezit ikinci kez Karamanoğulları üzerine sefer düzenlemiş; 1397’de Konya Ovası’nda iki gün süren savaş sonucu Aksaray, Develi, Karahisar, Larende, Teke-eli, Seydişehir ve Beyşehir Osmanlıların eline geçmiştir. Ancak 1402 Ankara Savaşı sonrası Timur, bu toprakları o sırada beyliğin başında bulunan Karamanoğlu Mehmet’e vermiştir. Fetret Devri (1402-1413) sona erince I. Mehmet (1413-1421), 1414’te Karaman üzerine bir sefer düzenleyip Beyşehir, Akşehir, Seydişehir, Sivrihisar, Niğde ve Kırşehir’i yeniden Osmanlı sınırları içine almıştır. Bir ara tekrar Karamanoğulları bu bölgede hâkim olmuş; Karamanoğlu Mehmet Bey ölünce Karaman topraklarını II. Murat (1421-1444, 1446-1451) Mehmet Bey’in oğlu İbrahim Bey’e (1424-1464) vermiş; bu yardımından dolayı, İbrahim Bey Beyşehir ve Hamideli’ni Osmanlılara bırakmak zorunda kalmıştır. Bundan sonra 1435’e kadar bölgede Osmanlı hâkimiyeti sürmüş; İbrahim Bey, II. Murat Macaristan seferinde iken, anlaşmaya muhalif davranarak Beyşehir ve Seydişehir’i geri almıştır. 1443 yazında gerçekleşen savaş ile Karamanoğlu İbrahim Bey, hak iddia ettiği yerlerden vazgeçip anlaşmaya mecbur kalmıştır. Ancak 1444 yılında anlaşma yine bozulmuş ve tekrar Karamanoğulları üzerine sefer düzenleyen II. Murat, harp etmeye gerek kalmadan Karamanoğlu ile Yenişehir’de anlaşmaya varmıştır. Bu sırada gerek Anadolu gerek Rumeli yakasında sıkıntılı bir süreçten geçildiği için II. Murat, Beyşehir ile Seydişehir’i Karamanoğlu İsa Bey’e vermiş; ancak yine de bu bölgede Karamanoğlu İbrahim Bey’in hükmü sürmüştür.

Karaman ülkesinde karışıklık sonlandırılamamış; Osmanlı Devleti’nin sıkıntılarından yararlanan Karamanoğulları problem çıkartmaya devam etmiştir. Çocuk yaşta olan II. Mehmet (1444-1446, 1451-1481) tahta geçince, bunu fırsat bilen Karamanoğlu İbrahim Bey ayaklanmış ve II. Murat tarafından zapt edilmiş olan yerleri geri almıştır. Bunun üzerine II. Mehmet 1451 yılı baharında Karaman’a sefere çıkmıştır. Akşehir’den ileriye gitmeyip, Karamanoğlu ile Kırşehir, Beyşehir, Seydişehir Osmanlılarda kalmak ve Ilgın sınır olmak üzere bir antlaşma yapmıştır. İbrahim Bey öldükten sonra oğulları arasında çıkan saltanat mücadelesinde, Pir Ahmet Bey, II. Mehmet’in desteği ile Karaman tahtına oturmuş; buna karşılık Seydişehir’in de içinde bulunduğu daha önce Osmanlılara ait topraklar Fatih’e bırakılmıştır. 1467’de II. Mehmet Balkanlarda seferde iken Pir Ahmet Bey, bu yerleri geri alınca Mahmut Paşa komutasındaki 60.000 kişilik ordu Larende’ye yürümüş ve Seydişehir dâhil Konya’ya kadar olan bölgeyi ele geçirilmiştir (1467). Bundan sonra Seydişehir, TBMM’nin kurulduğu tarihe kadar (23 Nisan 1920) hep Osmanlı sınırları içinde kalmıştır.

Osmanlı Döneminde Seydişehir

Seydişehir, Karamanoğulları idaresinde iken vilayet statüsünde idi. II. Mehmet’in 1467’deki seferiyle Seydişehir’de Osmanlı hâkimiyeti sağlanmıştır. 1476 yılında Karaman eyaleti emlak ve vakıflarının genel bir sayımı ile yazımı yapılmış ve bu defterde Seydişehir “vilâyet” olarak kaydedilmiştir.

Seydişehir, Osmanlıların eline geçince statüsü kısa bir süre için aynen kabul edilmiş; bu sebeple 1476’daki vakıf tahriri sırasında vilayet olarak kaydedilmiştir. II. Bayezit 1483 yılında Seydişehir’i kaza hâline getirmiştir. 1500 yılı tapu tahriri ve sonraki yıllara ait kayıtlardan da bu yapılanmanın devam ettiği anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda Seydişehir kadısı, Gurgurum ve Bozkır olmak üzere iki tımar nahiyesinin köylerindeki davalara da bakmaktadır. 1871’deki düzenleme ile Anadolu idaresi dokuz vilayet ve on üç mutasarrıflığa ayrılmıştır. Bütün Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi bu yeni düzenlemeler sonucu Seydişehir, Konya vilayetinin Konya livasına bağlı bir kaza merkezi olmuş ve Cumhuriyet Dönemine kadar bu yapılanma devam etmiştir.

Yavuz dönemine (1512-1520) ait oldukça geniş bir Karaman Eyaleti Kanunnamesi’nde “Vilâyet-i Beğşehri ve Seydişehri livâsında kettân ekilir yerler vardır.” şeklinde bir kayıt mevcuttur. Bu, muhtemelen Karamanoğulları idari yapılanmasındaki vilayetten etkilenerek kanunnameye girmiştir. Veya kaza idaresi dışında, eyalet yapılanması çerçevesinde Beyşehir sancağına bağlı nahiye olduğu için, nahiye karşılığında liva kullanılmıştır. Nitekim 1522 tarihli Tımar İcmal Defteri’nde “Seydişehir nahiyesi” şeklinde kayıtlıdır. Arşiv belgelerine göre 1502 yılında Seydişehir nahiye bölgesine 94; 1522 yılında 101; 1584 yılında 104; 1691 yılında 30 ve 1831 yılında 28 köyün bağlı olduğu kayıtları da bunu göstermektedir.

Seydişehir’de 1871 düzenlemesinden hemen sonra belediye teşkilatının oluşturulmaya başlandığı görülür. İlk belediye başkanı 1872’de göreve gelen Hacı Ahmet Efendi’dir.

Osmanlı Döneminde bir kaza merkezi olan Seydişehir, Cumhuriyet kurulduktan sonra 1928 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur.

AYŞE DEĞERLİ

BİBLİYOGRAFYA

  • TKGM. A., KK. D. Nu. 565, 584; BOA, TT. D. Nu. 58, 63, 387; Uzluk, 1958; Taksim Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet Yazmaları, Nu. 0-116/1; Feridun Bey, 1275; Tacü’t-tevârih, 1279, I; Hammer, Osmanlı Tarihi, 1329, I; Tarih-i Âl-i Osman, 1332; Lütfi Paşa, 1341; İnalcık, 1954; Ramsay, 1960; Uzunçarşılı, Beylikler, 1969; Wittek, 1971; Köprülü, 1981; Önder, 1986b; Abdülkerim b. Şeyh Musa, 1991; Hadidî, 1991; Gelibolulu Mustafa Ali, 1997; Şikâri Tarihi, 2005; Oruç Bey, 2007; Kitab-ı Cihannüma, 2008; Kâtip Çelebi, Cihannüma, 2009, I; Konyalı, 1977; Sümer, 2001.