İlkçağda Halkapınar
Orta Torosların kuzey yamaçlarında kurulmuş olan Halkapınar ilçesi, İç Anadolu’nun güneydoğusunda, Konya ilinin en doğu ucunda yer almaktadır. Bu bölge, Eski Çağda Lykaonia, Kuzeybatı Kilikya ve Kappadokya eyaletleri arasında bulunmaktadır. İlçenin güneyinde Toros Dağları’nın bir parçası olan Bolkar Dağlarının madencilik acısından zengin olması, erken dönemlerden itibaren bölgenin yerleşime açılmasına katkı sağlamıştır. Halkapınar’ın erken dönemlerdeki tarihi başta Ereğli olmak üzere, Karapınar ve Emirgazi ilçelerininki ile bağlantılıdır.
Halkapınar’ın bulunduğu alan en erken dönemlerden itibaren önemli bir bölge olmuştur. Mersin Yumuktepe ve Konya Çatalhöyük gibi iki önemli Neolitik Çağ yerleşmesinin arasında yer almasından dolayı bu bölgede Neolitik ve Kalkolitik çağlar, bölgenin özellikle Kilikya kapılarına (Gülek Boğazı) yakın ve kuzeye açılan rota üzerinde bulunması bakımından, ayrıca Toros ve Bolkar Dağlarındaki maden yataklarına yakın olması, ona stratejik bir önem kazandırmıştır.
Bölgenin Geç Kalkolitik Çağ ve sonrasına tarihlenen materyal kültürü ise Konya Ovası kültürünün yanı sıra Karaman, Niğde ve Kilikya bölgesi kültürleri ile bağlantılıdır. Erken Tunç Çağında da bu durumun devam ettiği görülmektedir. Özellikle “metalik kaplar” olarak bilinen Erken Tunç Çağı kapları bu duruma iyi bir örnektir. Bu mallar Konya Karahöyük, Karapınar, Çakmak/Ereğli, Niğde ve Yümüktepe ve Gözlükule gibi Kilikya yerleşimlerinde görülmesi, bu dönemde Konya ve Kilikya arasındaki kültürel ve ekonomik ilişkiyi yansıtmaktadır.
MÖ ikinci bin yılda özellikle Hitit Döneminde yazılı kaynaklarda bölge isminin geçtiği görülmektedir. Bu dönemde Hupişna olarak bilinen bölge Tuwanuwa (Bor) ve Uda gibi kentlere komşu idi. Bölge, Hitit Döneminde Tarhuntaşşa bölgesinin doğu sınırları içinde yer almalıdır; ya da “Aşağı Ülke” içinde bir alt bölge olan Uşa (URU.u-uš-ša) bölgesinde olmalıdır. Bölgenin bu dönemde zaman zaman yayılma gösteren Kizzuwatna sınırları içinde kaldığı da düşünülebilir.
Bir Hitit kralı olan Telepinu’nun fermanında, Hitit Devleti’nin kurucucu sayılan Kral Labarna’nın (I. Hattuşili) icraatlarından bahsedilmektedir. Bu belgede Labarna isimli bir kraldan ve bu kralın Hupişna, Tuwanuwa, Nenaşşa, La(y)anda, Zallara, Parşuhanda ve Luşna isimli kentlere yerleştirdiği oğullarından bahsetmektedir. Merkezi Konya-Ereğli olduğu sanılan Hupişna’nın, Niğde-Kemerhisar ile aynı yer olduğu düşünülen Tuwanuwa ile komşu olduğu görülmektedir.
Hitit İmparatorluğu’nun yıkılması ile Anadolu’da Demir Çağı başlamıştır. Bu dönemde Halkapınar’ın da içinde bulunduğu düşünülen, Hupişna kenti, Geç Hitit Beylikleri Dönemine ait olan Tabal Krallıkları içinde bulunmaktaydı. Tabal Krallıklarının, günümüzde Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Aksaray illerini ve çevrelerini kapsadığı düşünülmektedir.
Hitit İmparatorluğu’nun yıkılması ile birlikte Orta ve Güneydoğu Anadolu’da yazılı kaynaklarda bir azalma olmuştur. Bundan dolayı bölge ile ilgili bilgilere yerel kaynaklardan ziyade Kuzey Mezopotamya bölgesinde yaşayan ve Sami kökenli bir halk olan Assurluların kaynaklarından öğrenilmektedir. Assur yıllıklarında, Tabal hakkında bilgi veren ilk kral III. Şulmanuaşerid(MÖ 858-824)’dir (Shalmaneser). Bu kral Anadolu’ya otuz dört kez sefer yaptığını ve bu seferleri esnasında Tabal’ın da aralarında bulunduğu prenslikleri egemenliği altına aldığını ve onları haraca bağladığını belirtmiştir. Ayrıca kral, MÖ VIII. yüzyıla ait olan yazıtında 24 Tabal kralının üzerine saldırarak önemli ganimetler aldığını belirtmektedir. Yerel kaynaklardan biri olan ve Luvice yazılmış bir kaya yazıtında ise Tabal Krallıklarından birisinin yöneticisi olan Prens Tarhunazas’ın, yine Tabal krallarından biri olan Kral Warpalavas (MÖ yaklaşık 738-710)’ın (Assurca: Urballa) hizmetkârı olduğu ve kralın Muti Dağı’nın (Gülek Boğazı) denetimini kendisine bıraktığını bildirmektedir. Assur kaynaklarında da Tabal yönetiminin bir konfederasyon şeklinde olduğunu anlatmaktadır. III. Tukulti-apil-Eşarra (MÖ 744-727) (Tiglatpileser) döneminde ise Assurlular bölgeye saldırılar düzenlemişlerdir ve Tabal bölgesini vergiye bağlamışlardır. Assurluların bu bölge ile bu kadar ilgilenmeleri gümüş madeni ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Onların yıllıklarında geçtiği isimle “Tunni” Dağı (Gümüş Dağları-Toros Dağları) verimli bir bölgeydi.
II. Şarru-kin (MÖ 721-705) (Sargon) zamanında ise Tabal Krallığı, Que, Frig ve Karkamış krallıkları ile birlikte Urartu Krallığı’nın önderliğinde Assur’a karşı bir koalisyon oluşturmuşlardı. Fakat Assurlu Tabal Krallıklarına karşı hücum ederek, bu bölgeyi kendi topraklarına katmıştı. Tabal Krallığı Assur Kralı Sin-ahhe-riba (MÖ 704-681) (Sanherib) zamanında Assur egemenliğinden tamamen çıkar.
Bu dönem ile ilgili en önemli yapılardan biri de ilçenin İvriz köyünde yer alan İvriz Kaya Anıtı’dır*. İvriz kabartmasının bir benzeri Ambar Deresi bölgesinde ortaya çıkmıştır. Daha küçük boyutlarda olan bu kabartma yarım bırakılmıştır. 1986’da ise yine İvriz Anıtı’nın yakınlarında yarım kalmış devasa bir anıt başı ortaya çıkarılmıştır. Bu buluntunun yanında alt kısmı kurtarılan bir stel yazıtı bulunmuştur. Warpalavaş’tan söz eden bu stelin bir tarafında Hiyeroglif yazısıyla Luvice bir kitabe, diğer tarafında da Fenikece bir yazıt bulunmaktadır.
Klasik Antik Çağ ve Roma Döneminde Halkapınar, Ereğli bölgesi ile birlikte Kybistra olarak isimlendirilmekteydi. Son Kappadokya kralı Archelaus’un ölümü ile Roma imparatoru Tiberius, Kastabala ve Derbe ile birlikte Kybistra’yı da Dağlık Kilikya bölgesinden çıkarıp, Kappadokya eyaletine dâhil etmişti.
Bizans Döneminde ise Kybistra başlarda Anatolikon theması içinde bulunmaktaydı. VIII. yüzyılın sonları ve IX. yüzyılın başlarında İmparator Theophilos (829-842) yönetimine denk gelen dönemde ise, themalar organizasyonunda yeni bir düzenleme başlamıştı. Özellikle dağlık bölgelerde Arap sınırına karşı “Kleisura” (dağ geçitleri) ismini verdiği karakol görevini yapan üç yeni sınır bölgesi kurmuştu. Bunlardan biri Kappadokya idi. Daha sonra bu yerler thema statüsüne yükselmişti. Bu statü değişiminden sonra Ereğli ve çevresi Anatolikon themasından çıkıp, Kappadokya themasına girmiştir.

