Konya bozkırında atlar, deri/ kıl renklerine (donlarına) göre “doru, kestane doru, kır, bakla kır, demir kır, al, yağız (siyah), kula (çok açık kahverengi, bej)” adlarıyla anılırlar. Atlar yaptıkları işe göre de koşum atı ve binek atı olmak üzere ikiye ayrılır. Binek atları da binek ve yarış atı ile rahvan at olmak üzere üç çeşittir. Bunlardan rahvan, koşmadan çok hızlı yürüyebilen, binicisini yormadan uzak mesafeler kat edebilen attır. Konya’da çok sevilip tutulan bu atlar için: “Yürürken üstünde dökmeden kahve içilir” derler.
Binek atlarına koşulan eyerler üç çeşit olur. Bunlar Osmanlı ve Çerkez eyeri ile İngiliz kaltağıdır. Osmanlı eyerlerinin halısı genellikle Sille’de dokunurdu. Çerkez eyerini Kafkaslardan göçen Çerkezler getirmişti. Bunlar kuştüyü minderli rahat eyerlerdi. Ordunun kullandığı halısız veya mindersiz sert deri eyerler de İngiliz kaltağı olarak nitelenmiştir.
Konya’da at tercihi için: “Alma alı Sat yağızı Besle kırı Bin doruya” kabulü şiirsel olarak ifade edilirdi.
At sevgisi üzerine Konya’da bir de türkü yakılmıştır. Bu türküde at türleri ile nitelikleri bir bir sayılmıştır.
Atlar Türküsü
Gır at da dir ki ben atların başıyım
Ağalar elinde gezer taviz guşuyum
Issız viranede can gurtaran kişiyim
Topların sesini duydukdan giri
Üzengi böğrüme değdikden giri
Yağız at da dir ki bağlaman beni guruya
Üstüme binen yiğidi Allah goruya
Gidersem ileri dönmem geriye
Bir kere başımı goydukdan giri
Topların sesini duydukdan giri
Üzengi böğrüme değdikden giri
Dor’at da dir ki ben donumu satarım
Üsdüme binen yiğidi alır atarım
Başım sıkıya gelirse ezderhayı yıkarım
Al at da dir ki nece olur hâlimiz
Cinsimizden çatal olur dilimiz
Girersek gavgaya çıkar ölümüz
Topların sesini duydukdan giri
Üzengi böğrüme değdikden giri
Gula at da dir ki at goymadım goğuşta
Ne onbaşıda ne de çavışda
Ne düğünde ne de bayramda
Topların sesini duydukdan giri
Üzengi böğrüme değdikden giri
Kötü gısırak da dir ki
Ağamı öldürür ganını içerim
Yönün samanlığa döndükden giri