Alâeddin Keykubat, Kalanoros’u (Alanya) fethettikten sonra akrabalık bağlarını kuvvetlendirmek için kale beyi Kirfart’ın haremindeki cariyelerinden birisiyle evlendiğini kaynaklar yazmaktadır. Ermeni müverrihi Simbat, Sultan Alâeddin’in, Kirfart’ın elinden kalesini aldığında onun kızı ile evlendiğini fakat kızın Hristiyanlığından dolayı sultanla hiçbir münasebette bulunmadığını yazar. Burada dikkati çeken nokta, bu bilgiyi aktaran İbn Bibi’nin, “kızı” ifadesini kullanmamasıdır. Ayrıca bu evlilik olayını bir cümle ile geçiştirmiş, ancak akrabalık bağlarını kuvvetlendirmek amacıyla yapıldığı ifade etmiştir. Aynı kaynak Alâeddin Keykubat’ın Eyyubi melikesi Adiliye Hatun ile evliliğini uzun uzun anlatmaktadır. Adiliye Hatun’un daha asil, Kirfart’ın kızının ise Hristiyan olması bunun sebebi olabilir. Ancak, İbn Bibi’nin bu evliliğin akrabalık bağlarını kuvvetlendirmek için yapıldığını söylemesi bu hanımın, Kirfart’ın kızı olduğunu göstermektedir.
Bu hanımın adı da Hunat ya da Hunad, Mahperi Hatun olarak kaynaklara geçmektedir. Bilge, büyük, seçilmiş okunmuş manasına gelen Hunad/Hunat ismine Hatun eklenmiştir. Mahperi (ay parçası, etrafına nur ve güzellik saçan) ise Kayseri’de kendi adıyla 1238 yılında yaptırdığı külliye kitabelerinde geçmektedir. Burası cami, medrese, hamam ve türbe bölümlerinden oluşmaktadır. Mahperi Hatun’un uzun süre Hristiyan olarak yaşadığı bilinmektedir. Bu durum Alâeddin Keykubat’ın saltanatının son yıllarına kadar devam etmiştir. Alâeddin Keykubat ile evliliğinden olan II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in iktidar döneminde onun Müslüman olduğu ve kendini hayır işlerine verdiğini de biliyoruz. Kitabelerde geçen unvanı ise “Saffetü’d-dünyâ ve’d-dîn (din ve dünyanın yüz akı) Mah-perî Hatun”dur. Bu gibi ifadeler hükümdarlara mahsus lakaplardır. Hanedan üyelerinin hanımlarının isimleri kitabelerde yukarıdaki mezkûr ifadeden sonra geçmezdi. Ancak burada Mahperi Hatun ismi yazılmıştır. Bu da -belki de- oğlu iktidara gelince sultanın annesi olarak idare mekanizmasındaki nüfuzunu göstermektedir.
Mahperi Hatun’un Kayseri’deki türbesinde ölüm tarihi ile ilgili herhangi bir tarih bulunmadığından ölüm tarihi de bilinememektedir. Ancak kendisinin 1238 tarihinde Kayseri’de yaptırdığı imaret dolayısıyla oğlunun saltanat dönemini gördüğünü söylememiz mümkündür.