Konya’da doğdu. Mevlâna soyundan olan Veled Çelebi’nin babası Mustafa Necip Çelebi, annesi Rabia Hanım’dır.
Bahaeddin Veled, Konya’daki ilk ve orta düzeydeki tahsil hayatından ve dört yıl kadar Vilayet Yazı İşleri Dairesi’ndeki memuriyetten sonra 1889 yılında bilgi ve görgüsünü ilerletmek için İstanbul’a göç etti. Bahariye Mevlevihanesi’nde yaklaşık iki yıl ikameti müteakip Dâhiliye Nezareti Matbuat-ı Dâhiliye Kalemi’nde sansür memuru olarak görev aldı. Aynı zamanda orta dereceli okullarda -ve bir ara Darülfünun’da- Farsça öğretmenliği yaptı. Bu arada dönemin önde gelen edip ve şairleriyle, özellikle Necip Asım’la, tanıştıktan sonra Türkçülük akımının bir mensubu olarak dil ve edebiyat alanında yazı ve şiirler yazıp eserler hazırladı. Diğer taraftan İttihat ve Terakki Derneği’nin üyeleri arasına girerek onların toplantılarına katıldı.
Müellifin bu dönemde yayımladığı başlıca eserler şunlardır: Şerh-i Aşk-nâme (1305), Bedâyiu’l-efkâr (1310), Leylâ ile Mecnûn (1311), Muvâzene (1311), Rubâiyyât-ı Hazret-i Mevlânâ (1312), Muhâkemetü’l-lugateyn (1325), Letâif-i Hâce Nasreddin (1327), Lisân-ı Fârisî (1327). Türk Dili adlı büyük lügati de esasen bu yıllardaki çalışmalarının ürünüdür.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra memuriyetten istifa ederek kalemiyle geçinmeye niyetlendi. Bu sıralarda atandığı Galata Mevlevihanesi şeyhliğinde önce vekil, bilahare asil olarak iki yıl kadar görev yaptıktan sonra Sultan Reşat tarafından azledilen Abdülhalim Çelebi’nin (ö. 1925) yerine Konya Mevlâna Dergâhı postnişinliğine tayin edildi.
Konya’da çeşitli hizmetlerle geçirdiği dokuz yıllık görev süresi içindeki en önemli hadiselerden biri, I. Dünya Savaşı’nda Suriye Cephesi’ndeki askerlerin maneviyatını artırmak için Dördüncü Ordu’ya katılan Mücahidin-i Mevleviyye Taburu’nun teşkil edilmesidir. 1915-1918 arasındaki bu sefer, üç buçuk yıl kadar sürmüştür.
I. Dünya Savaşı sonrasında İttihat ve Terakki Partisi hükümetten uzaklaştırılınca Sultan Vahideddin tarafından görevden alınan Veled Çelebi’nin yerine tekrar Abdülhalim Çelebi getirildi. Konya’dan İstanbul’a gelen Veled Çelebi Vahideddin tarafından 1919’da Maarif Nezareti’nce Türkçenin ıslahı ve tespiti gayesiyle oluşturulan Tetkikat-ı Lisanîye Encümenliği’ne tayin edildi. Bu sırada Anadolu’da başlayan Millî Mücadele hareketine katılmak üzere Antalya yoluyla Ankara’ya geçerek Mevlevihane’ye misafir oldu. Bu dönemde Ankara Lisesinde Farsça öğretmenliği yapan Veled Çelebi, daha sonra Telif ve Tercüme Encümeni’nde Ziya Gökalp ile birlikte çalışmaya başladı.
Ankara’ya yerleştikten sonra ailesini getirten Veled Çelebi’nin dil üzerine çalışmaları, Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etti. İkinci Dönemde Kastamonu milletvekili oldu (1923-1939). Milletvekilliği döneminde Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması görevi, ona verildi.
Veled Çelebi mebus olduğu dönemde, 1925’te Abdülhalim Çelebi’nin azledilmesiyle ikinci kez tayin edildiği postnişinliği tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 16 Kasım 1925 tarihine kadar sürdürdü.
Kastamonu mebusluğu sonrası Yozgat milletvekili olarak da TBMM’de yedinci seçim döneminin sonuna kadar (1939-1943) çalışan Veled Çelebi’nin Türk Dil Kurumu’ndaki çalışmaları, bundan sonra da devam etti.
Vefatından bir ay önce hastalanan Veled Çelebi, 4 Mayıs 1953’te Ankara’da vefat etti. Cenazesi ertesi gün Hacı Bayram’da kılınan namazdan sonra Cebeci Mezarlığı’na defnedildi.
Veled Çelebi’nin 1892’de evlendiği ilk eşi Makbule Hanım (ö. 1895)’dan olan Celaleddin Feridun Arif; 1899’de evlendiği ikinci eşi Zehra Hanım (ö. 1915)’dan olan Muzaffer Gültekin (ö. 1926) ile Emine Nevber (ö. 1948) ve sonuncu eşi Enise Hanım’dan olan Ayşe Devletşah (1921-2003), gençlik veya yaşlılık dönemlerine kadar hayatta kalmışlardır. Uzluk Arşivi’nde bulunan mecmua ve defterlerindeki kayıtlara göre Çelebi’nin küçük yaşta vefat eden çocukları da vardır.
Veled Çelebi’nin Meşrutiyet’ten sonra ve Cumhuriyet Döneminde yayımladığı başlıca eserler de şunlardır: Hayru’l-kelâm (1330), Menâkıb-ı Hazret-i Mevlâna (1332), Türk Diline Medhal (1339), Ferheng-nâme-i Sa’dî Tercümesi (1340), Dîvân-ı Türkî-i Sultan Veled (1341), Atalar Sözü (1936), el-İdrâk Hâşiyesi (1936), Mesnevi [Tercümesi] (1942-1946).
Veled Çelebi’nin vefatından sonra müsveddeleri, bazı fotoğraf, mektup ve evrakları ile mecmua ve defterleri kızı Devlet İzbudak tarafından, hayatı boyunca Çelebi’ye büyük bir saygıyla bağlı bulunan ve kendisi de anne tarafından çelebi olan Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk (ö. 1974)’a* verilmiştir. Feridun Nafiz Bey’in kütüphanesi, Konya İl Halk Kütüphanesi Mevlâna Dokümantasyon Merkezi’ne; Veled Çelebi’den kalan evrak ve müsveddelerin de içinde bulunduğu doküman, defter, mektup vs. F. Nafiz Bey’in ağabeyi Şahabeddin Uzluk (ö. 1989)’un eşi Nimet Uzluk (ö. 27.05.2000) tarafından Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi (SÜSAM)’ne bağışlanmıştır.