Konya-Beyşehir yolunun 32. km’sinde bulunan ve halk arasında Hanönü Hanı olarak da adlandırılan yapı, avlu ve kapalı kısımdan oluşan Selçuklu hanlarından birisidir. Kapalı kısmının girişinin alınlığında bulunan inşa kitabesine göre eser, 1207 yılında I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanat yılında yapılmıştır. Çok harap durumda iken son yıllarda restore edilmiştir. Yapıyı günümüze kadar birçok araştırmacı incelemiştir. Bunlardan Kurt Erdmann, yapıyı ayrıntılı olarak tanımlamış (Erdmann, 1961, 33-36); yapının harap hâlini ise Ataman Demir (1986, 24-27) ile Ali Baş (1998, 67) tasvir etmişlerdir. Yapıda, çevredeki ocaklardan getirilen taş malzeme kullanılmıştır. Bazı kısımlarda devşirme malzemeye de yer verilmiştir. Yakındaki bir kaynaktan da künklerle hana su getirilmiştir.
Mütevazı bir kapı ile girilen handa önce bir ön bölüme oradan da yapının avlu kısmına geçilir. Ön bölümün iki tarafında birer mekân bulunur. Bunlardan güneydeki mekânın, güney duvarındaki mihrap nişinden burasının mescit olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kazılardan mescidin batısındaki hücrede bir su tesisi bulunmuştur. Mescidin üzeri kuzey-güney, diğer mekânın üzeri ise doğu-batı yönünde beşik tonoz ile örtülmüştür. Kuzeydeki mekânın görevli odası olduğu sanılmaktadır. Her iki mekânın girişleri karşılıklı biçimde avluya yakın bir bölümde ön bölüme açılır. Hem bu mekânlar, hem de avlunun doğu ve batı kanatları son restorasyonlarla tamamlanmıştır.
Avlunun kuzey ve güney tarafında yaklaşık kare kesitli dört ayak birbirlerine kemerlerle bağlanmış, ayaklarla beden duvarları arası ince bir duvarla örülerek üzerleri avluya doğru beşik tonozla örtülü eyvan biçiminde mekânlar yapılmıştır. Bu mekânlardan mescide bitişik olanın içinde bir çeşme bulunmuştur.
Kapalı kısmın taç kapısı ana girişe göre daha abidevi bir karakter taşır. Cepheden öne taşırılan girişin alınlığında sekiz satırlık kitabesi bulunmaktadır. Bu bölüm karşılıklı beşer ayağın birbirine kemerlerle bağlanmasıyla oluşan iki destek sistemi ile üç sahına bölünmüştür. Karşılıklı ayaklar hem birbirlerine, hem de uzun beden duvarlarına kemerlerle bağlanmıştır. Orta sahın, yolcuların yükleriyle kaldıkları seki kısmıdır. Bu kısmın iki yanındaki sahınlar da hayvanlar için düşünülmüştür. Hayvanların taştan yapılan yem ve su tekneleri sekilerde ayaklar arasına yerleştirilmiştir. Ayrıca bu bölümün duvarlarına kandil koymak için nişler yapılmıştır. Kapalı bölümün hemen solunda çatıya çıkan bir de merdiven izi vardır.