Lokmani Dede hakkında, eseri dışında bilgi edinebilen en eski kaynaklar Müstakimzâde’nin Mecelletü’n-nisâb’ı ve Esrar Dede’nin Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye’sidir. Doğum yeri ve tarihi meçhul olan Lokmani Dede Mevlâna Türbesi’nde türbedarlık yapmakta idi. Ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte 910/1504 senesinde bu görevdeydi ve bu görevi ölümüne kadar sürdürdü.
Esrar Dede’nin övgüyle bahsettiği Lokmani Dede’nin eldeki tek eseri 4.428 beyitlik Menâkıb-ı Mevlâna’sıdır. Eser, Sipehsalar’ın Risâle-i Sipehsâlâr be-Menâkıb-ı Hudâvendigâr’ı ve özellikle Eflaki’nin Menâkıbü’l-Ârifîn’inden yaralanılarak hazırlanmıştır. Lokmani Dede Farsça olan bu eserleri özetleyerek Türk diliyle ve mesnevi şeklinde kaleme almıştır. Eserin yazılış sebebi, kime sunulduğu, nerede, ne kadar zamanda yazıldığı ve tamamlanış tarihi ile ilgili bilgi yine eserden elde edilmektedir.
Sebeb-i telifde mesnevinin yazılmasına, konusunun tespitine ve II. Bayezit’e sunulmasına ruhani bir işaretin vesile olduğu şöyle anlatılmaktadır: Zamanın sultanı Bayezit’e bir hediye verme fikrine dalan Lokmani Dede’ye, Hz. Mevlâna’nın: “O (Bayezit) benim can u gönülden muhibbimdir. Ona benim sözlerimi ilet. O zamanın kutbu ve devranın halifesidir. Ataları ve evladı da öğütlerimizi tuttu. Dünyada isimleri yürüdü. Ceddi de alplıkla ve gazalarıyla meşhur oldu. Hâsılı aslı ve nesliyle dünyada nam koyan sultan oldular. Onların aslı ve nesli temizdir. Bütün ilimler onlara verilmiştir.” mealinde beyanları erişir. Dede, bu işaretin gereğini yerine getirmek için yazmaya başladığı Menâkıb’ı iki yılda tamamlayıp 910/1504’te II. Bayezit’e sunar. Padişahın pek çok lütfuna mazhar olan Lokmani Dede tekrar Konya’ya döner. Burada riyazet ve ibadetle meşgul olup türbedarlık görevine devam ederken 925/1519 yılı sonunda ölür ve Hadikatü’l-ervâh (Eskiden Türbe’nin sağında bulunan ancak bugün kaldırılmış olan kabristan)’a defnedilir.
Menâkıb-ı Mevlâna mesnevisi Halil Ersoylu tarafından dil incelemesi, sözlük ve tıpkıbasımla birlikte transkripsiyonlu olarak yayımlanmıştır.