Mevlâna, yazıldığı nazım şeklinin adıyla andığı ve çeşitli sıfatlarla övdüğü bu eserine bir ad koymamıştır. Mısraları kendi arasında kafiyeli beyitlerden oluşan ve remel bahrinin “fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün” veznindeki Mesnevî, tasavvuf edebiyatının en önemli edebî eseridir. Altı defter/cilt olan Mesnevî, Mevlâna’nın hayatının son on-on beş yılında yazıya dökülüp düzenlenmiştir. Mesnevî’nin yedinci bir defteri olduğu iddia edilip yayımlanmış olsa da uydurma bir derleme olduğu anlaşılmıştır.
Mevlâna ikinci defterin ilk beyitlerinde bu deftere 15 Recep 662 (13 Mayıs 1264) günü başlandığını açıkça ifade etmektedir. Ayrıca burada birinci defterden sonra Mesnevî’nin söylenip yazılmasına ara verildiğini belirtmektedir. Menâkıbü’l-ârifîn yazarı Eflaki, bu aranın Mevlâna’dan bir kitap yazmasını isteyen ve söylenen beyitleri yazma görevini üstlenen Hüsameddin Çelebi’nin eşinin vefatıyla oluştuğunu ve iki yıl kadar sürdüğünü söylemektedir (1986-1987, II/125-128). Mesnevî’nin ilk on sekiz beytini Mevlâna kendi eliyle yazmış, devamı ise baştan sona Hüsameddin Çelebi’nin büyük çabasıyla yazıya aktarılmıştır. Mevlâna altıncı defterin ilk beyitlerinde Hüsameddin Çelebi’ye seslenirken eserini de “Hüsâmînâme” diye anmış ve son defter olacağını da kaydetmiştir: “Ey gönlün hayatı! Hüsameddin! Altıncı bölüme isteğin çokça coşuyor. Senin gibi bir bilginin çekişiyle Hüsâmînâme dünyayı dolaşır oldu. Ey manevi/arif! Mesnevî’yi tamamlamak üzere altıncı bölümü sana hediye getiriyorum.”
Mesnevî, İslam dünyasının birikimini, XIII. yüzyıl Anadolu ve Konya halkının dünyasını yansıtan bir ahlak ve kültür eseridir. Yapılan tespitlere göre Mevlâna, Mesnevî’sinde fikirlerini 1.221 beyitte ayet-i kerimelere ve 745 beyitte hadis-i şeriflere doğrudan dayandırmıştır. Bu eserdeki birçok millete ve farklı dönemlere ait 285 kadar hadise, kıssa, hikâye, temsil ve fıkralara ise yüz civarında eserin kaynaklık ettiği anlaşılmaktadır. Mesnevî’de bini aşkın atasözü ve vecize şu veya bu şekilde mevcuttur.
Eğitici ve yol gösterici bir eser olan Mesnevî konu ve muhteva açısından belirli bir düzene sahip değildir. Okuyucuyla, dinleyiciyle konuşan, onlara seslenen Mevlâna’nın Mesnevî’si samimi bir öğretici ve rehber olarak kabul edilmiştir. Başta Mevlevihaneler olmak üzere hemen bütün dünyada kendisine okuyucular bulmuştur. Mesnevî’yi okuyup açıklayan şahsiyetler Mesnevihan unvanıyla Mevlâna asrından itibaren Mevleviler ve Anadolu halkının arasında bulunmuştur.
İhtiyaçlar göz önüne alınarak hacimli bir eser olan Mesnevî konu ve kavramlar açısından tasnife tabi tutulmuştur. Bunlar arasında Molla Hüseyn-i Kâşifi’nin (ö. 910/1504-05, Herat) Farsça Lubb-i Lubâb-i Mesnevî’si en çok alakayı toplamıştır. Günümüzde de benzeri bir anlayışla Mesnevî’deki konuları ve mefhumları konu alan kitap ve makaleler hazırlanmaktadır.
Altı “defter”den oluşan Mesnevî’nin toplam beyit sayısı Reynold A.Nicholson’un neşrinde 25.632, Abdülbaki Gölpınarlı’nın tercüme ve şerhinde ise 25.673’tür. Son yıllardaki özellikli neşirlerde de beyit sayıları birbirine yakındır. Ancak daha önceki kimi yazmalarda ve neşirlerde önemli beyit farklılıkları vardır. Örnek olarak R. A. Nicholson, Abdüllatif b. Abdullah’ın 1032/1622 yılında seksen kadar Mesnevî nüshasını karşılaştırarak hazırladığı ve Nusha-i Nâsiha-i Mesnevîyât-i Sakîme adını koyduğu Mesnevî metninin ilk iki defterinde, kendi neşrine göre 800 ilave beyit bulunduğunu ve bunun her on beyitte bir beyit ilave demek olduğunu dile getirmektedir. Mesnevî’nin Osmanlı Türkçesiyle yapılan şerhleri, bu açıdan önemli bir doğruluğa sahiptir. Ayrıca şarihler yer yer muhtelif yazma nüshalardaki farklılıklara da işaret etmişlerdir.
Mesnevî’nin başta Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi ve İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde olmak üzere yüzlerce belki de bini aşkın yazma nüshası ve İstanbul, Tahran, Bulak, Bombay, Tebriz, Loknov, Ganpur, Münih, Londra, Konya gibi şehirlerde yapılmış yüzleri bulan baskısı mevcuttur.
Mesnevî’nin 677/1278’de Konyalı Muhammed b. Abdullah tarafından istinsahı tamamlanan Konya Mevlâna Müzesi Müzelik Kitaplar Nu. 51’de bulunan mevcut en muteber nüsha, tıpkıbasım hâlinde Tahran’da 1371 hş./1992’de ve Ankara’da 1993’te yayımlanmıştır.
Reynold A. Nicholson, Mesnevî’yi tenkitli neşre başladığında British Museum (Or. 5602 ve 6438), Munich, The Staatsbibliothek (Nu. 35 ve Nu. 45, Aumer’in kataloguna göre) ve şahsında bulunan yazmaları esas almış, Mevlâna Müzesi’ndeki H 677 tarihli yazmayı üçüncü defter, 2.835. beyitten sonra kullanmaya başlamış ve daha önceki beyitlerle bu nüshanın ve diğer üç nüshanın farklılıklarını üçüncü cildin ekler bölümünde göstermiştir. Nicholson’nun The Mathnawi of Jalâlu’ddîn Rûmî adıyla I, III, V. ciltler metin; II, IV, VI. ciltler İngilizce tercüme; VII ve VIII. ciltler şerh olarak tamamlanan (London, 1925-1940) yayını dünyaca büyük itibar görmüştür.
A. Gölpınarlı Konya Mevlâna Müzesi Müzelik Kitaplar Nu. 51’deki yazmayı esas alarak Mesnevî’nin tercüme ve şerhini yaptığı gibi bazı araştırmacılar da sadece bu yazma üzerinden yeni neşirler gerçekleştirmiştir. Örnek olarak Tevfîk-i Subhânî (Tahran, ilk baskı 1373 hş.), Abdulkerim-i Suruş (Tahran, ilk baskı 1375 hş) ve Adnan Karaismailoğlu-Derya Örs’ün (Konya 1384 hş/2005) yayınları bu özelliktedir.
Mesnevî’nin daha çok Türkçe ve Farsça olmak üzere çeşitli dillerde yazılmış kırkı aşkın şerhi mevcuttur. Anadolu’daki tam ve basılı Mesnevî şerhleri şunlardır: İsmail-i Ankaravi, Mesnevî-i Şerîf Şerhi (I-VI, İstanbul 1289/1872); Ahmet Avni Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, I-IX, (haz. Mustafa Tahralı vd.), (İstanbul 2004-2008); Tahirü’l-Mevlevi, Şerh-i Mesnevî, (I-XIV, ilk baskı İstanbul, 1963-1972), 17.309. beyitten sonrasını tercüme ve şerh eden: Şefik Can (XV-XVIII, İstanbul 1982-1985). İran’da son yıllarda yazılıp yayımlanan şerhlerin önemlileri ise şunlardır: Bediüzzaman Füruzanfer, Şerh-i Mesnevî, I-II, Tahran: Zevvâr, 1346 hş. (1-3.012. beyitler) şerhi tamamlayan: Seyyid Cafer-i Şehidî, III-VIII, Tahran, 1380 hş.; M. Taki-i Caferî, Tefsîr ve Nakd ve Tahlîl-i Mesnevî (I-XV, İlk baskı Tahran, 1349-1354 hş./l970-1975); Muhammed-i İsti’lami, Mesnevî, I-VI, (Tahran, l369 hş./1990, Bu neşrin “Tavzîhât ve Ta’lîkât” bölümleri şerh hüviyetindedir); Kerim-i Zamani, Şerh-i Câmi’-i Mesnevî-i Ma’nevî (I-III, Tahran, 1372-1381 hş./1993-2002).