MEVLEVİ MÜZİĞİ

(Mevlevi Ayin-i Şerifi) Mevlevi ayinleri esnasında icra edilen musiki.

XIII. yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf, veli Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin musiki ile ilgili yüceltici fikirleri vardır. Musiki, Hz. Mevlâna’nın fikirlerini benimseyerek izinden giden Mevleviler arasında da başlangıçtan itibaren daima ilgi görmüş, Mevlevihaneler Türk musiki sanatına büyük katkılar sağlamıştır. Bu manevi eğitim kurumlarında musiki icrasının yanı sıra ilmî çalışmalar da yapılmış, büyük nazariyatçı ve bestekârlar yetişmiştir.

Mevlevilerin müziği Mevlevi ayinleridir. Mevlevi bestekârlar bütün birikim ve becerilerini Mevlevi ayini bestelemekte kullanmak istemişlerdir. Bu formun, bestekârlıktaki kudreti göstermeye uygunluğu sebebiyle, Mevlevi ayinleri Türk musiki sanatının şaheserleri hâline gelmiştir.

Son dönemin büyük müzikologlarından Rauf Yektâ Bey, 1934 yılında İstanbul Konservatuarı tarafından yapılan “Mevlevi Âyinleri” neşriyatının ön sözünde, İstanbul Konservatuarı tasnif ve tespit heyeti reisi sıfatıyla, Mevlevi ayinlerinin bediî ve ilmî kıymetleri hakkında şunları söylemektedir:

“Türk mûsikîsi’nin mükemmel bir târihi yazıldığında görülecektir ki, en meşhûr Türk bestekârlarının hepsi Mevlevidirler. Bu üstadlar mûsikî sınâatındaki (sanatındaki) zekâ ve dehâlarının en büyük kısmını Mevlevi Âyinleri bestelemeye sarf etmişlerdir. Bunun içindir ki Mevlevi Âyinleri, Türk mûsikîsi’nin en sanatlı parçalarını hâvî (içeren) bedîalar (kıymetler) hazînesi hâlini almıştır. Mûsikî üstadlarımız, millî mûsikîmizin gavâmızını (inceliklerini) öğrenmek için mutlaka Mevlevi Âyinleri’ni tetebbu’ etmek (derinliğine incelemek) lüzûmunu şakirdlerine (öğrencilerine) tavsiyeden halî’ (kayıtsız) kalmazlardı. Filhakîka (gerçekten de) güzel san’atların mûsikî kısmında Türklerin ne derece muvaffak olduklarını anlamak ve asrımızda da Türk rûhuna hitâb edecek eserler yazabilmek için ecdâdımızdan kalan bu nefis yâdigârları ciddî sûrette tedkîkden (inceden inceye araştırmaktan) başka çâre yoktur”.

Mevlevi ayinleri, Mevlevihanelerde sema töreni esnasında “mutrıb” denilen musiki topluluğunun çalıp söylediği, Mevlevi bestekârlarca sema’a eşlik amacıyla bestelenmiş eserlerdir. Mevlevi ayini formu da sema töreni gibi XV. yüzyılda gelişmeye başlayıp, XVI ve XVII. yüzyıllarda gelişimini sürdürerek günümüze ulaşan son şeklini almıştır.

Mevlevihanelerin faaliyetlerinin sona erdiği 13.12.1925 tarihine kadar bestelenmiş, bugün için elde notası bulunan Mevlevi ayinleri kırk sekiz tanedir. Bu ayin-i şerifler kronolojik olarak şöyle sıralanabilir:

1. Pencgâh Mevlevi Ayini: Beste-i Kadim

2. Dügâh Mevlevi Ayini: Beste-i Kadim

3. Hüseynî Mevlevi Ayini: Beste-i Kadim

4. Bayati Mevlevi Ayini: Köçek Derviş Mustafa Dede

5. Segâh Mevlevi Ayini: Buhurizade Mustafa Itri Efendi

6. Rast Mevlevi Ayini: Kutbünnayi Osman Dede

7. Uşşak Mevlevi Ayini: Kutbünnayi Osman Dede

8. Çargâh Mevlevi Ayini: Kutbünnayi Osman Dede

9. Hicaz Mevlevi Ayini: Kutbünnayi Osman Dede

10. Nühüft Mevlevi Ayini: Eyyubi Hüseyin Dede

11. Irak Mevlevi Ayini: Hafız Abdürrahim Şeyda Dede

12. Hicaz Mevlevi Ayini: Künhi Abdürrahim Dede

13. Suzidilara Mevlevi Ayini: Sultan III. Selim Han

14. Nihavent Mevlevi Ayini: Musahip Seyyit Ahmet Ağa

15. Hicaz Mevlevi Ayini: Musahip Seyyit Ahmet Ağa

16. Acembuselik Mevlevi Ayini: Nasır Abdülbaki Dede

17. Bestenigâr Mevlevi Ayini: Bursalı Sadık Efendi

18. Şevkutarap Mevlevi Ayini: Ali Nutki Dede

19. Saba Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

20. Neva Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

21. Bestenigâr Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

22. Sababuselik Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

23. Hüzzam Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

24. Ferahfeza Mevlevi Ayini: Hammamizade İsmail Dede

25. Şedaraban Mevlevi Ayini: Nakşî Dede

26. Suzinak Mevlevi Ayini: Haşim Bey

27. Suzidil Mevlevi Ayini: Zekâi Dede

28. Suzinak Mevlevi Ayini: Selanikli Necip Dede

29. Maye Mevlevi Ayini: Zekâi Dede

30. Isfahan Mevlevi Ayini: Zekâi Dede

31. Rahatülervah Mevlevi Ayini: Ahmet Hüsameddin Dede

32. Acemaşiran Mevlevi Ayini: Hüseyin Fahreddin Dede

33. Buselik Mevlevi Ayini: Bolahenk Nuri Bey

34. Suzinak Mevlevi Ayini: Zekâi Dede

35. Sabazemzeme Mevlevi Ayini: Zekâi Dede

36. Şedaraban Mevlevi Ayini: Neyzen Salih Dede

37. Neveser Mevlevi Ayini: Sermüezzin Rıfat Bey

38. Ferahnâk Mevlevi Ayini: Sermüezzin Rıfat Bey

39. Sultanîyegâh Mevlevi Ayini: Kâzım Uz

40. Hicazkâr Mevlevi Ayini: Mustafa Cazim Efendi

41. Dügâh Mevlevi Ayini: Mehmet Celaleddin Dede

42. Bayatibuselik Mevlevi Ayini: Zekâizade Hafız Ahmet Irsoy

43. Karcığar Mevlevi Ayini: Bolahenk Nuri Bey

44. Yegâh Mevlevi Ayini: Rauf Yekta Bey

45. Buselikaşiran Mevlevi Ayini: Ahmet Avni Konuk

46. Dilkeşide Mevlevi Ayini: Ahmet Avni Konuk

47. Müstear Mevlevi Ayini: Zekâizade Hafız Ahmet Irsoy

48. Ruyiırak Mevlevi Ayini: Ahmet Avni Konuk

Tekke musikisi formlarının en büyüğü ve en gelişmişi olan Mevlevi ayinleri, her birine “selâm” adı verilen dört bölümden oluşur.

Başta çalınan sema töreni için bestelenmiş özel yapıdaki peşrevler, “Muza’af Devrikebîr” adı verilen sadece ayin peşrevlerine özgü özel yapıdaki bir büyük usul ile bestelenir. Bu peşrevler, Mevlevilerce kısaca “devr” diye de anılır.

Devr-i Veledî’deki yürüyüşe çok uygun olan bu usulün kullanılmasının diğer bir sebebi, eseri daha büyük müzik cümleleriyle bestelemek, böylece Devr-i Veledî esnasındaki tekrarı azaltmaktır. Çünkü ayin peşrevleri Devr-i Veledî tamamlanıncaya kadar bitince başa dönülmek suretiyle tekrar edilirler.

Devr-i Veledî’nin bitmesiyle peşrev durur. Burası peşrevin herhangi bir yeri olabilir. Bu sebeple bazı ayin peşrevlerinde karar nağmeleri dahi yer almaz.

Devr-i Veledî’nin bitmesi ve peşrevin durdurulmasıyla neyzenbaşı kısa bir taksim yaparak, peşrevin kaldığı yerdeki nağmeyi, I. Selam’ın ilk cümlesindeki nağmeyle devam edebilmeye uygun hâle dönüştürür.

Mevlevi ayinlerinin I. Selamları çoğunlukla Devrirevan, bazen de Ağır Düyek usulleri ile ölçülmüştür. Musahip Seyyit Ahmet Ağa’nın Hicaz Ayin-i Şerifi’nin II. Selamı’nda Ağır Aksaksemai Evferi uygulamasından başka, II ve IV. Selamların tamamı Ağır Evfer usulündedir. Ayinlerde bu usule genellikle son beş zamanından girilir. Bazı ayinlerde bu iki selam güfte ve melodi olarak birbiriyle aynı olabilmekte, bazı ayinlerde ise melodi aynı kalırken güfte farklı olabilmektedir.

Mevlevi ayinlerinin III. Selam’ları en geniş ve sanatlı bölümleridir. Bu bölümde usul geçkilerinin yanı sıra çarpıcı makam geçkileri de görülür. III. Selamlar genellikle 28 zamanlı, yürük mertebedeki bir Devrikebir bölümle başlar. Devrikebir yerine bazen Frenkçin veya ender olarak Çifte Düyek ve Evsat usulleri de kullanılmıştır.

III. Selam’da bu ilk kısımdan sonra, Aksaksemai usulünden bestelenmiş bir saz terennümü ile Ahmet Eflaki Dede’nin:

“Ey ki hezâr âferîn bu nice sultân olur”

mısraı ile başlayan Türkçe dörtlüğünün Yürüksemai usulü ile bestelendiği bölüme geçilir. Bunu aynı usulden bestelenmiş saz terennümleriyle birbirine bağlanan güfteler izler, Yürüksemai hızlanarak devam eder, coştukça coşar...

Mevlevi ayinlerinin selamları; sema töreni kısmında belirtilen selamların mana ve tezahürlerine uygun olarak, hatta bu duyguları oluşturacak nağmelerle bestelenmiştir.

I. Selam, insanın bilgiyle hakikate doğarak Yüce Yaratıcı’yı ve kendi kulluğunu idrak etmesidir.

II. Selam, insanın yaratılıştaki düzeni ve azameti fark ederek Allah’ın kudreti karşısında hayranlık duymasını ifade eder.

III. Selam, Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında duyulan hayranlığın aşka dönüşmesiyle oluşan bir cezbe hâlini sembolize eder. Yani bir nevi Miraç hâlidir. Bu yüzden Mevlevi ayinlerinde de bu bölümler gittikçe yürüyen ritimlerle ve gittikçe yükselen perdelerle bestelenmiştir.

IV. Selam ise insanın kulluğa dönüşünü ve kulluğunu idrakini temsil eder. Burada kullanılan Ağır Evfer usulü ile melodi ve ritimdeki coşkunluk, yerini kararlı bir huzura bırakır.

Mevlevi ayinleri esas olarak Hz. Mevlâna’nın Mesnevi, Divan-ı Kebir ve Rubaiyyat’ından alınmış Farsça şiirlerinden bestelenir. Ayin-i şeriflerde bazı Mevlevi şairlerin şiirlerine de yer verildiği görülmektedir. Bunlar arasında Sultan Veled, Ulu Arif Çelebi, Sultan Divane/Divane Mehmet Çelebi, Ahmet Eflaki Dede, Şeyh Galip, Molla Cami, İbrahim Şahidî, Şeyhî, Samti Dede, Gavsi Dede sayılabilir. Ayrıca Yunus Emre’nin:

“Yâr yüreğim yar, gör ki neler var,

Yar yüreğim, del ciğerim, gör ki neler var,

Yâre haber var”

mısraları pek çok ayinde yer alır.

Ayrı ayinlerde aynı güftelerin yer aldığı da gözlenmektedir. Ama bütün ayinlerde Ahmet Eflaki Dede’nin:

“Ey ki hezâr âferin bû nice sultân olur

Kûlı olan kîşiler husrev ü hâkân olur

Her ki bugün Vêled’e înanuben yüz süre

Yoksul isê bây olur bây ise sultân olur”

dörtlüğü mutlaka III. Selamlarda Yürüksemai usulünden bestelenmiştir.

Ayrıca yine hemen hemen bütün ayinlerin IV. Selamlarında Hz. Mevlâna’nın meşhur:

“Sultân-ı menî, sultân-ı menî

Ender-dil ü can îmân-ı menî

Der-men bidemî men zinde şevem

Yek can çi şeved, sad cân-ı menî”

[Sultanımsın, sultanımsın,

Gönlümdesin, canımdasın, imanımsın.

İçimdeysen ancak ben dirilirim,

Bir can ne demek, sen benim yüz canımsın.]

dörtlüğü Ağır Evfer usulünde bestelenerek kullanılmıştır.

Ancak Mevlevihanelerin faaliyette olduğu dönemde bestelenmiş ayin-i şerifler incelendiğinde Buhurizade Mustafa Itri Efendi’nin Segâh Ayin-i Şerifi’nin IV. Selamında, Hz. Mevlâna’nın Divan-ı Kebir’inden seçtiği:

“Ey âşıkân ey âşıkân ânkes ki bîned rûy-i ô

Şûrîde gerded akl-ı ô âşüfte gerded hûy-i ô” beytini;

Sermüezzin Rıfat Bey’in Neveser Ayin-i Şerifi’nin IV. Selamında güfte sahibi belirlenemeyen:

“Ey âşıkân ey âşıkân Mollâ-yı Rûmî mî-resed

Ey ârifân ey ârifân Mollâ-yı Rûmî mî-resed” beytini;

Ahmet Avni Konuk’un Buselikaşiran Ayin-i Şerifi’nin IV. Selâmında, Hz. Mevlâna’nın Divan-ı Kebir’inden seçtiği:

“Ey âşıkân ey âşıkân âmed geh-î vasl û likâ

Âmed nidâ ez âsümân key mâh(ı)rûyân es-salâ” beytini bestelediği görülmektedir.

Mevlevi ayinlerinin IV. Selamları çoğunlukla II. Selamları ile aynıdır. IV. Selam’dan sonra sazlarla icra edilen Düyek usulünde bir Son Peşrev ve Son Yürüksemai ile Mevlevi ayini sona erer.

Neyzenler

TİMUÇİN ÇEVİKOĞLU

BİBLİYOGRAFYA

  • Çelebi, 1990; Çevikoğlu, 2008, 93-103; a. mlf., 2011, I/8-17, 36, 142, 323; II/626, 758; Hidâyetoğlu, 1990; Komisyon, 1934-39, VI/6.
  • Çelebi, 1990; Çevikoğlu, 2008, 93-103; a. mlf., 2011, I/8-17, 36, 142, 323; II/626, 758; Hidâyetoğlu, 1990; Komisyon, 1934-39, VI/6.