Osmanlı Döneminde birçok yerde yapılan ve bazıları günümüzde de ayakta duran muvakkithaneler, saatin yaygın olmadığı o devirlerde halka namaz vakitlerini bildirmek amacıyla inşa edilmiş yapılardır. Genellikle cami külliye veya manzumelerine dâhil veya müstakil olarak meydanlarda inşa edilmişlerdir. Buralarda, maaşını vakıflarından alan ve muvakkit denilen görevliler bulunurdu. Muvakkithanelere tayin edilecek kişilerde aranan şartlar kurumun bağlı bulunduğu vakfın vakfiyesinde belirtilirdi. Buna göre muvakkit ilm-i nücuma (astroloji) ait bilgilere, ilm-i mikata (güneş, ay ve yıldızlar vasıtasıyla zamanın, özellikle namaz vakitlerinin belirlenmesi ilmi) vâkıf olacak, ezan vakitlerini müezzinlere bildirecek, irtifa alma fennini bilip muvakkithane saatlerinin doğruluğunu kontrol ve tashih edecek, cuma ve bayram namazlarında hafızlar ve müezzinlerle birlikte mahfilde hazır bulunacaktı. Mekanik saatlerin yaygınlaşmasına kadar muvakkitler namaz vakitlerinin tespitini güneş saati, kum saati, su saati veya astronomik birtakım hesaplar vasıtasıyla yaparlardı. XVIII ve XIX. yüzyıllarda yaygınlaşmaya başlayan mekanik saatler muvakkitlerin işini nispeten kolaylaştırmıştır. Ayrıca bu saatlerin muvakkithanelere girmesiyle muvakkitlerin görevi zaman içerisinde saatleri tamir ve ayarlarını kontrol etmeye dönüşmüştür. Muvakkitler ayrıca astronomi, astroloji ve takvim gibi konularda ders verir, vakit tayiniyle ilgili basit aletlerin yapımını da öğretirlerdi. Bazı muvakkithaneler dönemin küçük birer rasathanesi gibi çalışmaktaydı. Bir kısım muvakkitler sahalarına dair eserler vermişler, saat ve astronomi aletleri imal etmişlerdir.
Muvakkithanelerin idaresi bağlı bulundukları vakfın mütevellisine ait olup muvakkitlik vakıfların imamet, hitabet, müezzinlik gibi “cihat-ı ilmiye” denilen kısmındandı. Muvakkitler bilgi ve becerilerini medreselerde hocalarından veya eski muvakkitlerden tahsil ederlerdi.
Konya’nın muvakkithanesi, Sultan Selim Camii’nin batı tarafında, Yusuf Ağa Kütüphanesi’nin yanında, küçük bir kubbe ile örtülü sevimli bir yapı idi. Halk arasında buraya “Saatane” (saat-hane) de denilirdi. Pencereleri genişçe ve demir şebekeli idi. Buradan görülen sallamalı (sarkaçlı) büyük saatlere bakarak, vakti öğrenip, ibadet, cemaat ve işlerini buna göre düzenlerlerdi.
Konya muvakkithanesi, Sultan Abdülaziz zamanında, 1290/1873 yılında, kesme sert taşlarla yapılmış, muhkem bir yapı idi. Tek kanatlı kapısı ve iki adet olan penceresi, kuzeye açılırdı. Kapısının üzerindeki inşa kitabesinde celi talikle yazılmış dört satırlık şu metin yer almaktaydı:
“Sa’at-i her rûzunı mes’ûd ide dâ’im Hüdâ
Hazret-i Abdülaziz Hân’ın ilâ yevmi’l-bekâ
İrtifa aldıkca bak târîhe cevher nâzıra
Bu muvakkithâne câyi gör cedîd ü nev-binâ
1290”
Yıllarca şehrin ihtiyacına cevap veren muvakkithane, meydan açmak amacıyla, yakınındaki tarihî Türbe Hamamı ile birlikte 1956 yılında Belediye tarafından yıktırılmıştır.
