Şeyh Sadreddin Mahallesi’nde, Turgutoğlu Sokağı’nın kuzeyinde yer alan türbe, Sadreddin Konevi Camii ile Türbesi’nin doğusunda kalmakta ve bir avlu duvarıyla buradan ayrılmaktadır. Etrafının dolması sebebiyle zemin kotundan aşağıda kalan türbenin etrafında bir de mezarlık olduğu bilinmektedir. Türbe, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 02.02.1988 gün ve 349 numaralı kararıyla tescil edilmiş olup, Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetindedir. Pir Hüseyin Bey Konya, Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü, Ladik yöresinde hüküm süren Turgutoğulları Beyliği’nin sultanı olup, Ilgın ve Sarayönü’nde kendi adıyla anılan camileri ve diğer eserleri bulunmaktadır. Pir Hüseyin Bey, Karamanoğulları ile yakın münasebetleri olmuş ve Osmanlı-Karamanoğlu mücadelesi sırasında ölmüş ve buraya defnedilmiştir.
Bugün Mevlâna Müzesi’nin bahçesine kaldırılmış bulunan kitabesine göre Turgutoğlu Türbesi, Emir Şahoğlu Pir Hüseyin Bey tarafından 835/1432 yılında yaptırılmıştır. Etrafındaki mezarlar 1940’lı yıllarda kaldırılan türbe, 1958 yılında halk tarafından tamir edilmiş, bu tamir sırasında da kitabe yerinden sökülmüş olmalıdır. Türbe üzerindeki mermer yazıtta, yapının 1998 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edildiği yazılıdır.
Celi sülüs hatlı Arapça kitabesi üç satırdan oluşmaktadır. Kitabenin Türkçesi şöyledir: “Bu makberin, bu mübarek türbe-i şerifin yapılmasını 835 yılı Şevval ayında büyük sultan, muazzam şehinşah, bendelerin maliki, Arap ve Acem sultanlarının seyyidi, Karamanzade Mehmet’in oğlu Sultan İbrahim’in hükümdarlığı zamanında Turgutoğlu Emir Şahzade yüksek haysiyetli büyük emir Pir Hüseyin Bey emretti.”
Karamanoğulları Dönemine ait olan yapı, eskiden geniş bir mezarlık içerisinde iken yapının çevresinin dolması sonucu özgün görünümünü yitirmiştir. Türbe, kare planlı bir yapı üzerinde büyük kubbe ile örtülüdür. Türbenin güney, batı ve kuzey cephelerinde basık yuvarlak kemerli boşluklar içerisinde, altta, taş söveli dikdörtgen pencereler, üstte, kemer aynasının boş bırakılmasıyla oluşturulmuş tepe pencereleri yer almaktadır. Pencere önlerine basit demir parmaklıklar geçirilmiştir. Eskiden kapısının üstünde yapının kitabesi bulunmaktayken tamir sırasında yerinden alınarak avlu kapısının üstüne konmuş, kapının kapatılması üzerine de buradan müzeye kaldırılmıştır. Doğrudan duvarlara oturan tuğla örgülü yüksek kubbenin yüzeyinde üçgen formlu dört sıra tuğla çıkıntı yer almaktadır. Üçgen tuğlanın üst üste konmasıyla meydana gelen çıkıntılar kubbe eteğinin hemen yukarısından başlayarak belli aralıklarla yan yana sıralanmakta ve tepeye yakın bir alanda tamamlanmaktadır. Kare planlı türbenin içine alçak bir eşikle geçilmektedir. İç mekânın duvarlar harç ve beyaz badana ile sıvanmış, zemini de düzgün taşlarla kaplanmıştır. Pandantiflerle geçilen kubbe, düzgün tuğlalarla sade olarak örülmüştür. Türbenin içinde sanduka bulunmamaktadır. Ancak ortada sanduka büyüklüğünde geometrik süslemeli bir alanın olması sandukanın burada olabileceğine işaret etmektedir. İ. H. Konyalı burada üçü büyük, üçü küçük altı sanduka olduğunu İbrahim Demirtaş’tan rivayetle belirtirken; M. Önder de: “Bugün türbede on iki sanduka yeri mevcut olup, ancak, kitabeli iki mermer sanduka yerinde bırakılmış, diğerleri ihmaller yüzünden ya kaybolmuş ya da kırılmıştır” şeklinde ifade eder. 1923 yılında yayımlanan Konya Rehberi adlı eser de Pir Hüseyin Beyoğlu Ahmet Bey’le birlikte Nefise Hatun, Bağdat Hatun, Sultan Hatun, Hondi Hatun ve Ömer Bey’in de bu türbede metfun olduğunu yazar. M. Zeki Oral ise türbede Pir Hüseyin Beyoğlu Hasan Bey (ö. 1409)’in, Erdoğan Bey kızı Fatma Hatun (ö. 1469)’un, Süleymanşah kızı Cihanşah Hatun (ö. 1470) ile Mehmet Şah’ın sandukalarının görüldüğünü kaydetmektedir.