Turgutoğulları, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş bir Türk aşiretidir. Kaynaklar, Turgutluların adını aldığı Turgut Bey’i, Karamanoğullarının hizmetinde bulunan Oğuz veya Türkmen askerinin kumandanı olarak göstermektedir. Karaman ve İçel bölgesinde yaşayan bu aşiretin kökeni ve Anadolu’ya gelişleri ile ilgili bilgiler çok netlik kazanmış değildir. Ancak Turgutluların, özellikle Karamanoğullarının teşekkülünde, siyasi ve sosyal hayatında önemli bir rol oynadıkları anlaşılmaktadır.
Turgutlular hakkında bir kısım kaynaklarda az da olsa malumat bulmak mümkün olmakla birlikte geniş ölçüde bilgi veren başlıca iki eser bulunmaktadır. Bu eserler bilinen tarih kaynaklarından farklı olarak daha çok popüler kaynak özelliği taşımaktadır. Bunlardan biri Dediği Sultan Menâkıbnâmesi, diğer ise Şikari’nin Karamannâme adlı eseridir.
Menâkıbnâme’ye göre Dediği/Didiği Sultan, Ahmet Yesevi neslinden olup, Horasan’da yaşayan ve Hacı Bektaş ile akraba olan bir zattır. O, rivayete göre burada otururken asasını havaya atar ve asa nereye düşerse oraya yerleşeceğini belirtir. Nitekim asa Rum diyarına, Anadolu’ya, düşer. O ve onun müritlerinden olan iki kardeş, Turgut ile Bayburt, onunla beraber Anadolu yoluna düşerler.
Ancak Dediği Sultan, Turgut ve Bayburt’u Anadolu’ya gönderdikten sonra onlardan ayrılarak kendisi önce hacca gider, ardından Beyşehir yakınlarına gelerek Melengirit Dağı’na yerleşir. Burada Seyyit Harun Veli ile karşılaşır. Fakat Dediği Sultan ile Seyyit Harun Veli arasında bir çekişme yaşanır. Hatta Harun Veli’nin cenazesi sırasında Dediği Sultan’a Harun Veli’nin müritleri saldırarak, onun burnundan kırk damla kan gelmesine sebep olurlar. Bu arada Dediği Sultan, Anadolu’ya geldikten sonra Turgut ve Bayburt ile henüz karşılaşmamıştır. İki kardeş yine yerli halk ile sorun yaşamaktadır. Menâkıbnâme’de bu olay zikredilir.
Rivayet odur ki, bir gün vilayet halkının yund (at) ihtiyacı hâsıl oldu. Bu ihtiyacı gidermek için Turgut ve Bayburt, Turgut’un kısrağına aygır aramaya Aladağ’a geldiler. Dediği Sultan’la karşılaştılar. Sultan bunların hâlini hatırını sordu. Olanları anlattılar. Bu arada Dediği Sultan, atı başından kuyruğuna kadar sıvazlayarak dua ona etti. Turgutluların atlarının şöhreti belki buradan gelmektedir.
Her ne kadar Dediği Sultan Menâkıbnâmesi masalımsı bir anlatıma dayansa da Turgutluların en azından Horasan’dan Anadolu’ya gelip yerleşen bir aşiret olduğu anlaşılmaktadır. Turgutlular, Anadolu’ya geldikten sonra Karamanlıların ilk ortaya çıkışından itibaren onlarla birlikte hareket etmişler ve onların devlet oluşumunda önemli rol oynamışlardır. Bu sebepten Turgutluların siyasi tarihi, Karamanoğullarının tarihi ile iç içedir. Dolayısıyla Şikari’nin Karamanlıların tarihini anlattığı Karamannâme adlı eseri Turgutlular hakkında da önemli bilgiler vermektedir.
Daha Türkiye/Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat (1220-1237) zamanında Kilikya Ermeni Krallığı’nın tehdidi altında bulunan İçel, Larende ve Taşili’ni ellerinde tutmak amacıyla hayvancılık, tahtacılık, kömürcülükle geçinen göçebe Avşar, Ağaç-eri, Salur, Varsak, Gülnar, Turgut, Bayburt Türkmenleri bu bölgeye yerleştirilmiştir. Benzer tarihlerde Karaman boyu, diğer Oğuz boyları gibi XIII. yüzyılın başlarından itibaren etkisini gösteren Moğol istilası sırasında yaşadıkları bölgeleri terk ederek, Azerbaycan taraflarına gelmişler, bir kısmı buralarda kalmış, büyük bir ekseriyeti ise Anadolu’ya geçmiş ve bunlar Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat tarafından 1228’lerde Kamereddin İli adı verilen Ermenek taraflarına yerleştirilmişlerdir. Karamanlıların başında bulunan Nure Sufi ise, bu tarihlerde Anadolu’da meydana gelen Türkmen eylemleri içerisinde aktif olarak bulunmuş ve Türkmenler arasında büyük bir şöhret kazanmıştır. Nitekim Nure Sufi, bu bölgeye yerleştikten sonra yanındaki Turgut ve Bayburt Beyler ile Ereğli’yi Kosun’un elinden almıştır. Bu olay sonrası Kosun, Müslümanlığı kabul etmiş ve kızını da Turgut’a vermiştir. Bu arada Ermenek’te Müslümanların kâfirler tarafından zulüm gördüğünü haber alan Türkiye Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykubat, Nure Sufi’ye haber göndererek onu Ermenek Kalesi’ni fethetmek üzere göndermiştir. Nure Sufi beraberinde Turgutlu ve Bayburtlularla Aladağ üzerinden Ermenek’e gelmiş ve burayı fethetmiş; kalenin anahtarını da Turgut Bey ile sultana göndermiştir. Nure Sufi daha sağlığında hâkimiyetinde bulunan memleketin ve boyun idaresini oğlu Karaman Bey’e vermiş; kendisi ise Sivas’a çekilerek Babai tarikatına intisap etmiştir.
Mehmet Bey, Konya’ya hâkim olduktan sonra İzzeddin Keykavus’un oğlu Siyavuş’u (Cimri) tahta oturtmuştur. Daha sonra kendisiyle birlikte hareket eden Türkmen beylerine çeşitli bölgelerin hâkimiyetini vermiştir. Konya ve Engüri (Ankara) arasındaki sahayı da ikiye bölerek yarısını Turgut’a diğer yarısını ise Bayburt’a vermiştir.
Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya’yı zapt ettikten sonra her zaman desteğini gördüğü Turgutlu ve Bayburtluları kendi kardeşlerinden ayırt etmemiş, yurt vererek onları taltif etmiştir. Turgutoğulları da sürekli Karamanoğullarının himayesinde bulunmuş, Karamanoğullarının dostlarına dost, düşmanlarına da düşman olmuşlardır. Nitekim 1386 yılında Konya önlerinde Karamanlılarla Osmanlılar arasında yapılan ilk savaşta Turgutlular, Karaman ordusunun sol kolunda yer almışlardı. Şikari’ye göre savaşta Turgutluların başında Ali Bey bulunuyordu. Bu sırada Turgutlulardan kalabalık bir topluluk Akşehir yöresinde oturmaktaydı. Reisleri Hızır ve İbrahim beylerin idaresinde olan Turgutlar, Timur’a baş eğmeyerek bir dağa sığındılarsa da üzerlerine gönderilen kuvvetler tarafından mağlup edilmişler; malları yağmalanmış, kadın ve çocuklarından birçoğu esir alınmıştır.
Timur’un Anadolu’nun orta bölgesinde yaşayan Kara Tatarların önemli bir bölümünü Türkistan’a götürmesi üzerine boş kalan geniş sahalara yerleşen Türkmenler arasında Turgutlular da vardır. Bunlardan yeni obalar ovaya inerek Akşehir’in doğusundaki bozkır kesimini yurt edinmişlerdir.
Turgutlular, Karamanlıların askerî faaliyetlerine katılmanın yanı sıra onların siyasi ilişkilerinde de en büyük yardımcısı durumunda bulunmaktaydı. Nitekim Süleyman Bey’in hükümdarlığını tebrik için Turgut Bey diğer beylerle birlikte hareket etmiştir. Bu onların en azından basit birer göçebe olmadıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Daha sonraki tarihlerde hem Karamanlılarla kurdukları akrabalık münasebetleri hem de meydana getirdikleri vakıflar, camiler, hanlar bu kanıyı güçlendirecek cinstendir.
Turgutluların askerî faaliyetlerine Mehmet Bey’in Konya’yı zapt edişinden ve Osmanlı ile yapılan ilk savaştan sonra da Karamanlıların en büyük destekçisi olmaya devam etmişlerdir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in kardeşi olan Mahmut Bey’in, Mut tarafında isyan eden Kazgancık hareketini bastırırken Turgut ve Bayburt beyler onun saflarında yer almışlardır. Daha sonraki zamanda Alâeddin Ali Bey, Ertenaoğlu Mehmet Bey’e yardıma giderken yanında Turgutoğlu da bulunmuştur. Hacı Kutlu Şah Konya’yı zapt ettiğinde de Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey, yanında Turgut ve Bayburt beyler olmak üzere Konya Kalesi’ni kuşatmıştır.
II. Murat henüz tahta çıktığı sıralarda Rumeli’nde Düzmece Mustafa olayıyla meşgul olurken, Hamidili’ndeki kardeşi Mustafa da isyan etmiştir. Mustafa’nın bu isyanına Germiyan askerleri ile Turgutlular destek sağlamışlardır. Mustafa, Bursa ve İznik’e kadar ilerlemiş; ancak II. Murat yetişerek onları bertaraf etmiştir. II. Murat’ın saltanatı sırasında yaşananlar bununla sınırlı kalmamıştır. O, daha önce anlaşma sağladığı Karamanlıların tekrardan fenalık yaptığına ilişkin haber alınca, Konya üzerine yürümüş ve şehri kuşatmıştır. Bunun üzerine Karamanoğlu, aman dilemek üzere II. Murat’ın kardeşi olan eşini ve veziri Sürur’u (Server) sultana göndermiştir. Sürur ile Sultan arasında geçen bir muhabbette Sürur, fenalık işlerinin müsebbibinin Karaman’dan ziyade Turgutoğullarından kaynaklandığını belirtmiştir. II. Murat’ın Turgutlulara bakışı ile ilgili bir başka hadise de şöyle gelişmiştir: Hunyadi Yanoş, Macar ordularıyla Edirne’ye doğru tehlikeli bir şekilde ilerlediği sıralarda II. Murat, büyük bir ordu toplamış, bu orduya Karaman’dan da askerler gelmiştir. Sultanın bizzat görmek istediği bu askerler Turgutlulardır. Ancak II. Murat, bu askerleri görünce; onların “kaltak eğerli, yırtmaç kürklü, örmeç kuşaklı, kabalak tülbentli, üzengisinin kayışı ipten Turgutlunun bir bölük at hırsızı” olduğunu belirterek pek beğenmemiştir. Buradaki betimlemeler Turgutlu süvarilerinin nasıl göründükleri, savaşa nasıl hazırlandıkları hakkında ayrıntı veren tek veri olması bakımından da son derece önemlidir.
1464 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey’in ölümü üzerine oğulları İshak ve Pir Ahmet arasında taht mücadelesi başlamış; İshak Bey, Uzun Hasan tarafından desteklenirken, Pir Ahmet ise Fatih Sultan Mehmet’ten yardım istemiştir. Yapılan anlaşma gereği Osmanlı askerlerini yanına alan Pir Ahmet, kardeşi İshak Bey’i yenerek Karaman tahtına oturmuştur. Fakat kısa süre sonra Osmanlılarla yaptığı anlaşmaya sadık kalmamış, kendi başına hareket etmeye başlamıştır. Bu sebepten Âşık Paşazade, Karamanlıları ve Turgutluları sözlerinde durmayan, anlaşmalara bağlı kalmayan şeklinde nitelendirilmiştir:
“Âşıkî ahd umma Karaman’dan / Ki bunlar ahd nedür dahı bilmez
Bu Osmânlu Karamanlu degül bil / Dahı sen bil ki Turkut adam olmaz”
Yukarıdaki beyitlerden anlaşıldığı üzere Turgutlular, daha önce olduğu gibi Osmanlılarla Karamanlılar arasında çıkan anlaşmazlıkların müsebbibi görülmektedir. Sultan Mehmet ise veziriazamı Mahmut Paşa’yı Turgutoğulları üzerine göndermiştir. Turgutoğulları Mahmut Paşa’nın geldiğini öğrenince Tarsus taraflarına çekilmişlerdir. Mahmut Paşa onları takibe devam etmiş ve yakalanabilenlerin bir kısmı bölge halkıyla birlikte padişah emriyle sürgün edilmiştir.
Ancak Osmanlılarla Karaman ve Turgutluların mücadelesi bununla son bulmamıştır. Fatih Sultan Mehmet öldükten sonra oğulları Bayezit ve Cem Sultan arasındaki taht kavgası sırasında onlar bu sürece dâhil olmaktan çekinmemişlerdir. Özellikle Karamanoğlu, Cem Sultan’ı kendi askerleri ve aralarında Turgutluların da bulunduğu diğer Türkmen askerler ile birlikte II. Bayezit’e karşı savaşması konusunda ikna etmiştir. Cem Sultan, bilindiği üzere, bu mücadelenin sonunda II. Bayezit’e yenilmiş ve Anadolu’yu terk ederek Mısır’a gitmiştir. Bu son olay Karaman topraklarının tamamen Osmanlı ülkesine ilhakı ile sonuçlanmıştır.
Turgutluların Osmanlılara karşı çıkardığı son isyan ise, İran’da bulunan ve Karamanoğullarının varisi olan Mustafa Bey adına olmuştur. Şehzade Abdullah’ın yerine Konya valisi olarak atanan Şehinşah’ın Konya valiliği sırasında, eyaletin tahriri ile vergilerini tespit etmek üzere Konya’ya bir tahrir heyeti gönderilmişti. Tahrir emininin vergileri bir misli artırması üzerine Karaman sipahileri ile Turgut ve Varsak aşiretleri iş birliği yaparak İran taraflarında bulunan Karamanoğlu Kasım Bey’in soyundan olan Mustafa Bey’i İçel’e davet ederek hükümdar ilân etmişlerdi. Mustafa Bey, Turgutluların da desteğiyle Larende’yi kuşatmış, fakat Sadrazam Mesih Paşa, 1501 Nisanında bir ordu ile Konya’ya gelerek Şehinşah’la birleşmiş ve Karamanoğulları üzerine yürümüştür. Mustafa Bey önce Tarsus’a, sonra da Halep’e kaçmış; 1513 yılında Kahire’de vefat etmiştir. Turgutlular da Mesih Paşa ile barış yolunu seçmişlerdir.
Olayların seyrinden de görüldüğü üzere, Turgutlular Anadolu’ya geldikleri andan itibaren genellikle Karamanlıların en önemli askerî gücünden birini oluşturmuştur. Yukarıda da kısmen değinildiği gibi onlar sadece göçebe bir aşiret değillerdi. Mustafa Ali, Selçukluların dağılmasından sonra meydana gelen beylikler arasında Turgutili’ne de yer vermiş: “Anatoli vilâyetinde meşhûr olan Vilâyet-i Karaman ve Germiyân ve Saruhân ve Hamid-ili ve Teke-ili ve Karesi-ili ve Menteşe ve Turgut-ili ve Zülkadirlü ve Kızıl Ahmedlü ve Ramazanoğlu memleketleri, Aydın ve İzmiroğlu” sıralamasını vermiştir.
Turgutlular siyasi ve askerî faaliyetlerinin yanı sıra Konya şehri ve çevresinde birçok cami, türbe, vakıf, zaviye, hanlar meydana getirerek, yerleşik toplum özellikleri de göstermişlerdir. Turgutoğlu Türbesi ve buradaki Pir Hüseyin oğlu Ahmet Bey’e ait bir vakfiye, Kalenderhane Türbesi, Sarayönü Pir Hüseyin Bey Camii, Ilgın Pir Hüseyin Bey Camii, Zalmanda Hanı, Zıvarık Hanı bunlar arasında akla ilk gelenlerdir.
Turgutluların Meydana Getirdiği Eserler
Kurdukları Vakıflar
Turgutoğlu Ahmet Bey Vakfı: Vakfiye tarihi 11 Muharrem 852/17 Mart 1448’dir. Ahmet Bey Konya’da hem bir darülhuffaz hem de bir ecza-i şerif vakfına sahiptir.
Turgutoğlu Pir Hasan Bey Vakfı: Çeşitli kayıtlarda Konya’da bir darülhuffaz vakfı vardır.
Turgutoğlu Erdoğdu Bey Vakfı: Çeşitli kayıtlarda Konya’daki bu vakıf zikredilmektedir.
Turgutoğlu Nefise Hatun Cüz Vakfı: Vakfiyesi mevcut olmamakla birlikte birçok belgede bahsi geçmektedir.
Turgutoğlu Sultan Hatun Vakfı: Vakfiyesi mevcut olmamakla birlikte birçok belgede bahsi geçmektedir.
Konya İçindeki Eserler
Turgutoğlu Türbesi: Konya’daki Sadreddin Konevi Mahallesi’nde, Sadreddin Konevi Camii ve Türbesi yanındadır. Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında Pir Hüseyin Bey tarafından yaptırılmıştır.
Kalenderiye Zaviyesi: Turgutoğullarından Emir Şah Beyoğlu Pir Hüseyin Bey tarafından, Konya’da, Musalla Mezarlığı yanındaki Halkabeguş Türbesi civarına yaptırılmıştır. Zaviye yıkıldığından bugün yeri belli değildir.
Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey (Ahi Murat/Eskipazar) Hamamı: Farklı isimlerle anılan bu hamam, Alâeddin Tepesi’nin doğu eteği civarında, eski Konya Belediyesi binasının (günümüzde İş Bankası) olduğu yerdeki Eskipazar Çarşısı’nda bulunuyordu.
Bunların dışında İplikçi Camii’ni esaslı bir biçimde tamir ettirerek çeşitli gelirler vakfetmişlerdir.
Konya Dışındaki Eserler
Pir Hüseyin Bey Camii: Sarayönü’nde H 811/M 1408-09 yıllarında yapılmıştır.
Pir Hüseyin Bey Camii: Ilgın’da, bugün çarşı içerisinde bulunan cami, Hüseyin Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin H 826/M 1422-23 tarihli bir vakfiyesi bulunmaktadır.
Turgutoğlu Ömer Bey Zaviyesi: Kadınhanı ilçesi merkezinde yer alan zaviye, Turgutoğlu Pir Hasan Bey’in oğlu Ömer Bey tarafından Turgutoğlu Türbesi’ne bitişik şekilde yaptırılmıştır. Zaviyenin günümüze ulaşan vakfiyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğünde, 1768 numaralı defterin 127. sayfasında kayıtlıdır. Vakfiye 827/1521 tarihlidir. Vakfiyenin baş tarafında bulunan şerhlere göre vakfiye, Konya kadısı olan İsa, Ahmet ve Mustafa efendiler tarafından tescil edilmiştir.
Rüstem Bey Türbesi: Türbe, Seydişehir’de Seyyit Harun Veli Camii avlusunda bulunmaktadır. Türbede Turgutoğlu Emir Şah Bey kızı Sultan Hatun (ö. 825/1421-22) ile Halil Bey oğlu Rüstem Bey (ö. 843/1439-40), Rüstem Bey oğlu Ali Bey (ö. Rebiyülevvel 843/Ağustos-Eylül 1439) ve kızı Dürrühant Hatun (ö. 832/1428-29) ve Mustafa oğlu Yusuf (ö. 999/1590-91)’un kabirleri bulunmaktadır.
Zalmanda Hanı: Konya’nın Altınekin ilçesi (Zıvarık) yakınlarındadır. Hanın mimari özelliklerinden dolayı XV. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Ayrıca Turgutoğlu Yusuf Şah Bey kızı Sultan Hatun’un 1446 tarihli hana ait bir vakfiyesi bulunmaktadır.
Zıvarık Hanı: Konya’nın Altınekin ilçesi merkezinde bulunmaktadır. Yapı, mimari özelliklerinden ötürü XIV. yüzyıl ortalarından XV. yüzyıl ortalarına kadar tarihlendirilebilmektedir.
Turgutoğulları ile ilgili çeşitli şecere çalışmaları yapılmıştır. Hazırlanan şecereler benzerlikten oldukça uzak ve farklılıkları çoktur. Bunlar içerisinde en sağlıklı olanı; kitabe ve mezar taşlarında yer alan bilgilerden hareketle Zeki Oral tarafından hazırlanan şeceredir.