Ilgın ilçesi, Yukarıçiğil kasabası, Küçük Mahalle’de yer alan cami, “Kılıçyeri” diye isimlendirilen tepenin güney eteğinde, kuzey-güney doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Eğimden istifade edilerek güney cephenin alt katı mahalle mektebi olmak üzere cami katı ile birlikte iki katlı olarak inşa edilmiştir. Beden duvarlarında ahşap hatıllı moloz taş, düşey taşıyıcılarda ve üst örtüde ahşap kullanılmıştır.
Caminin girişini teşkil eden batı cephesinin kuzey ucundaki camekânlı bölüm sonradan ilave edilmiştir. Tek şerefeli minaresi, 1955 yılında, caminin kuzey cephesinin batı köşesine, kare kaide kısmı taş, silindirik gövdesi de tuğladan inşa edilmiştir. Camekânlı bölümden iki kanatlı ahşap bir kapı ile harime girilmektedir. Kapının üzerindeki kitabeden caminin R 1296/1880 M yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.
12,25x15,10 m ölçülerinde, derinlemesine dikdörtgen şeklindeki camiin harimi, iki sıra hâlindeki dört ahşap sütun tarafından üç sahna ayrılmıştır. Orta sahın geleneğe uygun olarak daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Sütunların üzerine profilli yastıklar bindirilmiş, bunun da üzerine güney-kuzey doğrultusunda uzatılmış ana kirişler yerleştirilmiştir. Ana kirişler aynı zamanda bu cephelerde beden duvarlarına bindirilmiştir. Ana kirişlerin üzerine doğu-batı doğrultusunda, yan sahınların tali kirişleri uzatılmıştır. Bunlar orta sahına uzatılarak profilli konsollar şeklinde nihayetlenmektedir. Yan sahınların tali kirişlerinin de üzerine orta sahnın kirişleri bildirilerek bu sahnın daha yüksek olması sağlanmıştır. Kirişlerin üzeri özgününde tahta kapatılıp renkli çıtalar çakılmasına rağmen 1988 yılındaki onarımlarda yerine sunta kapatılmıştır. Düz toprak damlı olan caminin üzeri aynı yıl kırma çatı ile örtülmüştür.
Caminin kıble duvarının ortasına, mabedin en güzel aksamı olan ahşap mihrap yerleştirilmiştir. Yarım daire niş şeklinde bir plana sahip mihrap, farklı genişlikte ajur ve eğri kesim tekniğinde işlenmiş, bitkisel bordürlerle çerçevelenmiştir. Yarım küre biçimli kavsara ile örtülü mihrabın alınlığına mihrap ayeti yazılmıştır. Merkezden kenara doğru genişleyen ışınlarla bezenen tepeliğin iki kenarına ve en üstüne üç alem yerleştirilmiştir.
Harimin güneybatı köşesindeki minberi mihrap ve vaaz kürsüsüne göre son derece sadedir. Yapı mescit olarak inşa edilmiş, kasabadaki cuma ve bayram namazları Cami-i Kebir’de kılınmış, artan nüfusun ihtiyacına binaen Fazıl Camii’ne bu minber daha sonraları konulmuştur.
Güneydoğu köşedeki vaaz kürsüsü de mihrap gibi son derece nefis bir ahşap işçiliğine sahiptir. Çokgen şekilli kürsünün yüzleri üç farklı bitkisel desenle, münavebeli olarak bezenmiştir. Yüzeyler yeşil ve kırmızı tabii boyalarla boyanarak üstlerine eğri kesim tekniğinde işlenmiş, bitkisel kompozisyon aplike edilmiştir.
Harimin kuzeyinde ikisi doğu ve batı duvarlarına bitişik, diğer dördü serbest olmak üzere altı sütunun taşıdığı mahfil yer alır. Cami giriş kapısının yanında, kuzey duvarına bitişik merdivenle mahfile çıkılmaktadır. Mahfilin ortasında mihraba doğru yarım daire şeklinde taşıntı yapan köşk kısmı yer alır. Mahfil korkulukları kırmızı ve yeşil doğal boyalarla boyanmıştır.
Caminin beden duvarları önceden baskı tekniğinde yapılmış cami, selvi, vazoda çiçekler, bayraklar, sancaklar, ibrik, cami ve minber gibi tasvirlerle bezeli idi. Ayrıca kıble cephesinde Kürsi Ayeti ile dört halife, diğer bazı sahabenin ve dört büyük meleğin isimlerinin yazılı olduğu hüsnühatlarla da süslü idi. 1988 yılında yapılan onarımlarda sıvaları sökülerek yenilenmiş, bu esnada kalem işleri de yok olmuştur. Kalem işlerinin 1940’lı yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Cami, batı ve doğu cephede üçer, güney cephede iki adet içe doğru şevli dikdörtgen pencerelerin yanı sıra, yine her cephede aynı sayıdaki daha küçük ölçekli, fevkani pencerelerle aydınlatılmaktadır.
Caminin güney cephesinde yer alan doğu-batı doğrultusunda yatık dikdörtgen şeklindeki mahalle mektebine batı cephenin güney ucundaki kapıdan girilmektedir. Küçük bir ön mekân ile sınıftan oluşan mektep, güney cephedeki üç pencere ile aydınlatılmaktadır.
Anadolu’da ilk örnekleri Selçuklu Döneminde görülen ve Konya ve civarında XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında yoğun olarak inşa edilmiş ahşap direkli camilerin mütevazı bir örneği olan Fazıl Camii, mescit olarak inşa edilmiş, ancak beldede nüfus artışına paralel olarak cuma ve bayram namazı ihtiyacına binaen minber ilave edilmiştir. Cami hâlen ibadete açıktır.