Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin on dokuzuncu kuşaktan torunudur. Babası Konya Mevlâna Dergâhı postnişini Abdülvahit Çelebi’nin 1907’de vefatı üzerine aynı dergâhta postnişin oldu. Üç yıl sonra İttihatçıların baskısıyla azledilerek yerine Necip Çelebi oğlu Veled Çelebi (İzbudak) tayin edildi. Sultan Reşat’ın vefatından sonra 1919’da ikinci defa aynı makama döndü. Ancak bir yıl sonra yine azledilerek yerine birkaç aylığına Yakup oğlu Amil Çelebi getirildi. 1921’de üçüncü ve son defa Mevlâna Dergâhı postnişinliğine iade edildi.
İstiklâl Harbi’ne de katılan Abdülhalim Çelebi, Konya’dan milletvekili seçildi. Birinci devre Büyük Millet Meclisi reis vekilliği yaptı. Meclis Başkanlığına verdiği önergelerle dikkati çekti. Konya Delibaş İsyanı’nın bastırılmasında büyük rolü oldu. Vatani hizmetlerinden dolayı kendisine İstiklâl Madalyası verildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ve tasvibi ile oğlu Mehmet Bakır Çelebi’yi o devirde en büyük Mevlevi asitanesinin bulunduğu Suriye’nin Halep şehrine tayin etti. Türkiye’de tekkelerin kapatılmasından ve Abdülhalim Çelebi’nin de vefatından sonra Mevlevi tekkelerinin merkezi olan Konya’nın bu vasfı Halep şehrine geçti. M. Bakır Çelebi Halep’te Atatürk tarafından kendisine şahsen verilmiş olan millî görevlerin gerçekleşmesini sağlamak maksadıyla çok gizli ve faydalı çalışmalar yaptı. Hatay’ın anavatana barış yoluyla ilhak edilmesinde önemli hizmetlerde bulundu. 1943’te İstanbul’da ölümünden sonra oğlu Celaleddin Çelebi Türkiye’ye döndü.
Ailesinin yedi yüz yıllık terbiye ve geleneklerine uyarak ömrünü vatan ve milletine faydalı hizmetlere vakfeden Abdülhalim Çelebi, İstanbul’da kaldığı bir otelin balkonundan düşerek komaya girdi ve götürüldüğü Yenikapı Mevlevihanesi’nde vefat etti. Şeker hastası olması dolayısıyla baş dönmesinden düşerek öldüğü veya siyasî sebeplerle suikasta uğradığı söylenirse de ailesi onun hırsızlık için işlenmiş bir cinayete kurban gittiği kanaatindedir.