TÜİK 2015 yılı verilerine göre Akşehir ilçesinin nüfusu 94.159’dur. Bu nüfusun 46.194’ünü erkekler, 47.965’ini de kadınlar oluşturmaktadır.
İlçenin 2017 yılı toplam nüfusu ise 94.255’tir.
II. TARİHİ
İlk Çağda Akşehir
Antik kaynaklarda Philomeion olarak adından söz edilen Akşehir, İç Anadolu’nun batı kesiminde yer alır. Bu kesimde ve güneyinde birçok göllerin yer almasından bölge Göller Bölgesi olarak da bilinir.
Antik coğrafyacılardan Strabon’un Phrygia’nın Paroreia’da bir kent olarak söz ettiği Philomeon üzerinden, doğuya gitmek isteyenlerin genellikle kullandığı bir yol vardı. Akşehir’deki Neolitik Çağdan itibaren görülen yerleşmelerin bölgenin erken dönemlerden beri bu özelliğinin olduğunu yansıtmaktadır.
Akşehir’de Prehistorik Dönem: 1960 yıllarından itibaren bölgede yapılan yüzey araştırmaları Akşehir’in tarihöncesi uygarlıkları hakkında önemli bilgiler ortaya koymuş; Akşehir’in Göl Yolu ve Ortaca Yörük Mezarı gibi yerleşmelerinde Neolitik Dönemden itibaren yerleşme izleri tespit edilmiştir.
Neolitik Çağdan (MÖ 7000-5500) İlk Tunç Çağa (MÖ 3000-2000) kadar yerleşme tespit edilen bu yerleşmelerin Göller Bölgesi kültürleri ile ilişkileri görülmüştür.
Araştırmacılar tarafından Akşehir çevresinde Neolitik Dönemi izleyen Kalkolitik (MÖ 5500-3000) ve İlk Tunç Çağa işaret eden yerleşmeler de tespit edilmiştir. Bu yerleşmelerden bazıları Tombaktepe, Pelitler, Nazir/Nadir, Delihasan, Akayıt (Üçhöyük) ve Altuntaş Karahöyük sayılabilir.
Akşehir’de MÖ II. Bin Yıl ve Tarihî Dönemler: Akşehir çevresinde Anadolu’da tarihî dönemlerin başlangıcı olarak bilinen “Asur Ticaret Kolonileri Çağı”na (MÖ 2000-1700) ait de önemli buluntular elde edilmiştir. Bu döneme Akşehir Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Karabulut Çıngıltepe malzemeleri ışık tutmaktadır.
Hitit Dönemi: Akşehir çevresinde Hitit Dönemine ait buluntu dikkat çekmemekle birlikte, bölgenin bu dönemine Ilgın’da bulunan Yalburt ve Kadınhanı Köylütolu Anıtları ışık tutar. Bu anıtlardan Hititlerin Batı Anadolu’ya yaptığı seferlerin bazılarının bu bölgeden gerçekleştiği öğrenilmektedir.
Bölge, Hititler zamanında Pitaşşa olarak bilinmekteydi. Pitaşşa doğuda Konya’dan Akdeniz’e kadar uzanan Tarhuntaşşa ile komşu iken batıda ise Arzawa Konfederasyonu içinde yer alan bazı yerel krallıklarla komşu idi. Bu Konfederasyon ile Hititler arasında zaman zaman sürtüşmeler meydana geliyordu. Bu nedenle Arzawa üzerine yapılan askeri seferlerin bazıları bu bölgeden yapılmıştı.
Frig Çağı (MÖ I. Bin): Akşehir çevresi Frig Devleti’nin merkezi Gordion’a oldukça yakındı. Bu nedenle Antik Çağda Frigya Bölgesi içinde söz edilmektedir. Frigler, Sakarya havzasındaki Polatlı’daki Gordion ile güneydeki Akdeniz çevresi ile bağlantısını Akşehir çevresi sağlamaktaydı. Akşehir Arkeoloji Müzesi’nde bulunan birtakım çanak çömlek, fibula ve Pelitler Höyük yüzey buluntuları bölgenin bu dönemine ışık tutacak niteliktedir. Bu konuda Xenephon’un bölgede Thymbrion yakınında gösterdiği Midas Pınarı’nın günümüzde Akşehir Ulupınar olduğu düşünülmektedir. MÖ V. yüzyılda sözü edilen Midas Pınarı’nın yeri tartışılmakla birlikte bu bilgi bölgedeki Frig kültürünün canlılığına işaret etmektedir.
Lidya Dönemi: Bölge, Frig Devleti’nin MÖ VII. yüzyılın sonlarında Kimmerler tarafından yıkılmasından sonra Batı Anadolu’da Salihli yakınında Sardes’de kurulan Lidyalıların yönetiminde kalmıştır. Lidyalıların güneyde Toroslara kadar egemen olmaları; kimi zaman kral Midas Akdeniz kıyısına ulaşan seferleri ve Konya çevresindeki bazı höyüklerde Lidya çanak çömlek buluntularının elde edilmesi düşünülürse, Perslerin 546 yılında Sardes’i almasına kadar, bölge onların egemenliğinde kalmıştır.
Pers Dönemi: Bölge, konumu nedeniyle, Pers Döneminde Anadolu satraplıklarından Sardes yönetiminde olmalıydı. Xenephon’un Pers prensi Genç Kyrus’la Batı Anadolu’dan İran’a yaptığı seferde Akşehir’den geçtiği bilinmektedir. Ancak MÖ III. yüzyılda kurulması sebebiyle Xenephon’un kayıtlarında Philomeion geçmemektedir. Ancak Tyrianion (Ilgın) ve Thymbrion (Argıthanı?) gibi kentler vardır.
Helenistik Dönem: Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirişi olan MÖ 330 ve ölümünden sonra komutanları tarafından kurulan krallıkların Roma yönetimine kadar olan tarihî süreç Helenistik Çağ olarak bilinir. Bu çağda Akşehir çevresi başlangıçtan MÖ 188 Apameia Barışı’na kadar Selevkoslar ve daha sonra da Bergama Krallıkları yönetiminde kalmıştır. Akşehir’in Makedonya kökenli Philomelos adlı bir bey tarafından Philomeion olarak bu dönemde kurulduğu sanılmaktadır. Akşehir ve çevresinde bu döneme ait birçok höyükte çanak çömlek buluntuları elde edilmiştir.
Roma Dönemi: Bergama kralı III. Eumenes’in hasta yatağında topraklarını MÖ 133 yılında Roma’ya bağışlaması üzerine bölge, MÖ 129 yılında Asia eyaletinin (Provencia Asia) kurulmasıyla Roma’nın egemenliğine geçmiştir.
Doğu Roma (Bizans) Döneminde ise MÖ VII. yüzyılda oluşturulan Anatolika Theması içindedir. Bizans İmparatoru Aleksios’un kızı tarihçi Anna Kommeno’nın, babası Alexiad ile ilgili yazdığı kitaptan, Akşehir’de I. Haçlı Seferi sırasında 1117’de Selçuklular ile Bizanslılar arasında bir savaş yapıldığı öğrenilmektedir. Anna Kommeno, Akşehir Gölü’nden Kırk Şehitler Gölü olarak söz etmektedir.