Âşıklık geleneğinin vazgeçilmez unsurlarından olan âşık meclisi/meclisleri, aynı zamanda bu geleneğin en önemli aşamalarından biridir. Âşık meclisi, en basit anlamıyla âşıklık geleneğinin icra ortamlarından biridir.
Âşık meclislerinin umumi kaideleri vardır. Riyaset, en ihtiyar saz şairine aittir. Muammayı o asar, gazele o başlar. Bu âşık, mevkiini ancak kendi arzusu ile başka bir “refik”ine bırakabilir. Âşık meclisinde fasıl, Çuhacıoğlu Peşrevi ile başlar. Anadolu’nun hemen her tarafında ahenge, bu peşrevle başlamak âdet olmuştur. Sonra meclisin reisi bir gazel okur. Bu terennümler; rast, mahur, uşak, karcığar ve muhayyer gibi belirli makamlardan biriyle yapılır. Diğer âşıklar da birer gazel okumağa mecburdur. Fakat ilk başlayanın seçtiği makam ve manaya ötekilerin bağlı kalması şarttır. Reis olan zat hakiki bir konu seçmişse ötekilerin de hakiki, yani ahret üstüne söylemesi gerekir. Okunan nazımlar ya “usta malı”, yahut bizzat kendilerine aittir. Gazel bittikten sonra aynı usul takip edilerek divan, semaî, kalenderi, koşma ve destan gibi kendilerine mahsus şekil ve ezgisi olan parçalar okunur ve fasla bu suretle son verilir. Âşık faslında aranılan gaye yalnız zevk ve neşe değildir. Ara yerde bir de boy ölçüşme mevcuttur. Her âşık arkadaşlarına üstün gelmek ve hiç olmazsa onlara yenilmemek kaygısını taşır. Çünkü birbirlerine rakip olmuşlardır. Âşık namını taşıyan bir kişinin yanlışını bulup çıkarmak toplantının gereklerinden sayılır.
Osmanlı Döneminde Konya merkezinde âşık meclislerinin mekânı kahvehanelerdir. O zamanlar bir kültür mekânı olan kahvehanelerin açılmasında en büyük pay Mevlevilerindir. Bu kahvehanelerden biri 1808 yılında Türbeönü’nde Hemdem Sait Çelebi’nin* himayesinde Âşık Dertli tarafından açılmıştır. Bugünkü katlı otoparkın Selimiye Camii’ne bakan cephesindeki kahvehanenin adı Türbeönü Kahvehanesi’dir.
Meram’daki yazlığında da zaman zaman âşık meclisleri düzenleyen Hemdem Çelebi’nin teşvikiyle 1820’de açılan diğer bir kahvehane de Yusufağa Kütüphanesi* bitişiğindeki, yeri bugün yola katılmış olan, Sulu Kahve’dir*. Yine Âşık Dertli’nin çalıştırdığı bu kahvehaneyi gerek Konyalı gerekse buranın ününü duyarak Konya dışından gelen âşıklar yıllarca renklendirmişlerdir.
Osmanlı’nın son döneminde Konya merkezinden başka âşık meclislerinin sık görüldüğü diğer bir yer de Sille’dir. O dönemde âşıklar yatağı olan Sille’de düzenlenen bu meclislere Silleli âşıklar Âşık Merdanî, Surûrî ile Dertli, Şem’î gibi birçok aşk ehli olan kişiler katılmıştır.
Cumhuriyet Dönemine gelindiğinde bu geleneğe Konya Halkevi* kucak açmıştır. Halkevinin Müzik Kolu, himaye ettiği Konyalı âşıklar yanında zaman zaman Konya dışından ünlü âşıkları da davet ederek âşık meclislerini yaşatmaya çalışmıştır. Halkevinin kapanmasından bir süre sonra Feyzi Halıcı* başkanlığındaki Turizm Derneği, ulusal boyuta taşıdığı Âşıklar Bayramı ile bu geleneğin kaybolmamasını sağlamıştır. Günümüzde ise bu geleneği Konya Büyükşehir Belediyesi yaşatmaya devam etmektedir.
Günümüz Konya’sında Âşıklar Bayramı bünyesinde yaşatılan âşık meclislerinin gelenek içerisindeki yeri ve önemi hakkında; geleneğin yaşamasında, unutulmaya yüz tutmuş inceliklerin tekrar hatırlatılmasında, genç âşıklara geleneğin öğretilmesinde ve halkın bir nebze olsun eğlenmesine vesile olmasında âdeta bir üniversite rolünü üstlenmiştir denilebilir.