Gerçek anlamı dışında kullanılarak yeni bir anlam ifade eden, bir düşünceyi dile getiren iki veya daha fazla kelimeden oluşan kalıplaşmış sözlere deyim denilir. Tarihî süreç içinde deyim yerine tabir ve ıstılah gibi kavramlar da kullanılmıştır. Kavram, Konya ve çevresinde de deyim olarak bilinmektedir. Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I (Ankara, 1996), Konya Vilâyeti Halkiyât ve Harsiyâtı (Konya, 2002) kitapları ile Seyit Küçükbezirci’nin* “Konya Atasözleri ve Deyimleri” adlı makalesinde yer alan Konya ile ilgili deyimleri sınıflandırdığımızda, ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
Deyimler kalıplaşmış sözler olup bir tek kelimesi bile değiştirilemez: Aptalın uyuyakalanına dönmek (s. 233). Başına helva tabağı yağsın (s. 249), Gelin hasta, kız kötürüm, ben altı aydır yatırım (s. 315), Para bir yana, dara bir yana (s. 374) Ver Omar’a, yaz duvara (s. 397), Gara goğursa gibi (Küçükbezirci, 1960, 2233).
Deyimlerde de az sözle çok şey anlatılmak istenir: Başı bitli (değersiz) (s. 248, Cevizin çetinini kırmak (Zor bir işi halletmek) (s. 270), Kaynana kulağı (s. 345). (Her şeyden haberi olan kimse), İki ucu pisli örme (s. 335) (Atasözleri Deyimler, I).
Deyimler en az iki kelimeden oluşur: Ayağı kaymak (s. 241), Ayağının keliği (s. 242), Bostan oyuğu (s. 263), Çenen çekilsin (s. 275), Gök görmedik (s. 317), Sakal yarıştırmak (s. 378), Allah devesi (Küçükbezirci, 1960, 2233).
Deyimler genel kural özelliği gösteren sözler değildir.
Deyimlerin birçoğu mastar hâlindedir: Ayvatın değirmen gibi öğütmek (s. 244), Dili güllü olmak (s. 290), Eli bağlı duvara çıkmak (s. 301), Kaçışı taykana belli olmak (s. 339), Kirnos giyecek avrat olmak (s. 353) (Atasözleri Deyimler, I).
Bugün bir kısmı tespit edilmese de her deyimin bir hikâyesi vardır: Dulavrat (karı) çocuğu (s. 295), Gez dünyayı, gör Konya’yı (s. 316), Karnını doyur, öğleden sonra düğüne buyur (s. 344) (Atasözleri Deyimler, I).
Bir yazarın deyim ve atasözlerini ustalıkla kullanması, onun dile hâkimiyetini göstermesi bakımından önemlidir.
Bazı ifadeler deyim özelliğinin yanı sıra, atasözü özelliği de gösterirler: Adam sandım eşeği, kaba serdim döşeği (s. 215), Ayağında kör mıhı yok, yamaca yamaca çıkar (s. 242), On dönüm bostan, yan gel Osman (s. 369), Saç tava geldi hamur kalmadı, akıl başa geldi ömür kalmadı (s. 377), Yağlan yarma buluşur, soğan arada curuşur (s. 398) (Atasözleri Deyimler, I).
Deyimlerde iç kafiye vardır: Çerçiyi çazıtmaz, eşeği anırtmaz (s. 275) (Atasözleri Deyimler, I).
Bazı deyimler fıkramsı özelliğe sahiptir: Deveye: “Bir gerdan gır” demişler, üç çardak ile, bir dam yıkmış (s. 287) (Atasözleri Deyimler, I).
Bazı deyimler dua ve beddua özelliği göstermektedir: Başına helva tabağı yağsın (s. 249), Başucun sel, ayağucun göl olsun (s. 251), Çenen çekilsin (s. 275), Damında ot bitsin (s. 281), Düşmanının ömrü bu kadar olsun (s. 296), Evine buğday yağsın (s. 312), Kapın kuru taşla yapıla (s. 341), Seydi Vakkas ölümünden git (s. 382), Yağlı kurşunlar önüne gele (s. 398) (Atasözleri Deyimler, I).
Bazı deyimlerde gelenek ve göreneklerimizin izlerini bulabiliriz: “Ben; ‘Misafir almam,’ derim, sen; ‘Eşeğimi nereye bağlıyayım?’ dersin” (s. 254), Kara bayramlar etmek (s. 342), Mart martladı, tavuk yumurtladı (s. 362) (Atasözleri Deyimler, I).
Atasözleri kadar olmasa da deyimlerde de söz sanatlarının örneklerine rastlanır: Ateş diye dirildik, başucunda kırıldık (s. 238) (tezat), Sızma eşeği gibi şıngırdamak (benzetme) (Sakaoğlu-Alptekin, 1999, 364), Ayvatın değirmen gibi öğütmek (s. 244), İç dedilerse de çeşmeyi kurut demediler ya (s. 333) (mübalağa), (Atasözleri Deyimler, I).
Konya ve çevresinde tespit edilen deyimlerin bir kısmı sadece Konya ve çevresinde bilinmektedir: Devesini yitirmiş Karapınarlı gibi, Elma kakı, yönüz eriği, Heneyci eşeği gibi sızlamak, İyi oda, hoş oda; içi dolu boş oda, Kaldırım kargası, Kırkı on paralık, Minder çürüten, Sızma eşeği gibi şıngırdamak, Tandır sırığı, Sille direği, Zerafet kütüğü, Kiriş gibi yatmak, Ahmet’e edik, Mehmet’e düdük (Sakaoğlu-Alptekin, 1999, 364).
Konya ve çevresinde tespit edilen deyimlerin bir kısmı Türkiye’nin tamamında bilinmektedir: Başı bitli (s. 248), Cevizin çetinini kırmak (s. 270), Çenen çekilsin (s. 275), Dulavrat (karı) çocuğu (s. 295), Düğününde kar yağmak (s. 295), Gök görmedik (s. 317, Unu eledik, eleği astık, her işten ümidi kestik (s. 394) (Atasözleri Deyimler, I).
Konya ve çevresinde tespit edilen deyimlerin bir kısmı günümüzde unutulmuştur: Anası da zemheride beşiğine mi kalktı? (s. 231), Aptalın uyuyakalanına dönmek (s. 233, Benim derdim inek ile dana, karımın derdi sürme ile kına (s. 254), Çenene çay daşı düşsün (s. 275), Düşmanının ömrü bu kadar olsun (s. 296), Hâline bakmaz, harım duvarından atlar (s. 326), Hastaya sumak ulaştırmak (s. 328), Kendini hergele içinde imam eşeği saymak (s. 348), Saçım süpürge, elim kösengi (s. 377), Yola merdiven kurmak (s. 404), Yünüm, yapağım kırkıldı (s. 405).