Konya’dan söz eden eski kaynaklarda sıralanan niteliklerinden en tanınmışı Konya’nın, Hz. Peygamber’e hicret için yüce Yaradan tarafından tavsiye edilen üç şehirden biri olması dolayısıyla kazandığı “Belde-i Muhayyere” sıfatıdır. “Belde-i Emin”lik ise “muhayyer”liğinin gerekçesidir. Aksi takdirde Roma zulmünden kaçan Hristiyan azizlerinin bu coğrafyaya sığınmalarını; Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî’nin Endülüs’ten, İmam Bağavi’nin Türkistan’dan, Sadreddin-i Konevi’nin Malatya’dan, Seyyid Harun-ı Veli ve kardeşi Bedreddin-i Hüseynî ile aile efradının Horasan’dan, Mevlâna Celaleddin-i Rumi ve ailesinin Belh’ten, Ebu Said el-Hâdimî ve ailesinin Buhara’dan ve bunlar gibi daha nice aşk ehlinin doğdukları topraklardan kopup gelerek bu iklimde soluklanmasını, hatta karar kılmasını nasıl açıklayabiliriz? Bunları söylerken Ön Asya’da kurulan ve Konya’yı kendine payitaht kılan ilk Türk devletinin, Türkiye Selçuklularının, cihangir, âdil, bilim ve sanat âşığı sultanlarının hakkını elbet saklı tutuyoruz.
Atalarımız bin yıl önce bu toprakları yurt tuttuğunda yüzyıllar öncesine uzanan kültür ve sanat katmanlarının da sahibi oldular. Yanı sıra Konya medeniyetleri buluşturan yolların kavşak noktasındadır. Yolu zorunlu olarak buraya uğrayan bir medeniyet, ister istemez yol hakkını bırakıp da geçecektir. Konya’yı, muhteşem Türk medeniyeti kemerinin kilit taşı yapan bilim, kültür ve sanattaki zenginliği biraz da Konya’nın bu konumundan kaynaklanmaktadır.
Oğuz Türklerinin Ön Asya’daki tarihî süreçlerinde duçar oldukları fırtınalardan esenlik sahillerine ulaşmalarında da hep Konya’nın “emin el”i vardır. Asırlarca dünyaya çeki düzen veren Osmanlı’ya tuğ bağışlayıp, kös göndererek hilat giydiren Konya’dır. Geçen yüzyılın başlarında verdiğimiz var olma mücadelesinin sırtını dayadığı şehir yine Konya’dır. Kısacası Konya: “Muhtelif Türk devletleri yaşamış öz Türk vatanıdır. Konya, asırlardan beri tüten büyük bir nurun ocağıdır. Türk harsının esaslı membalarından biridir. (Gazi Mustafa Kemal, 21 Mart 1923, Konya)”
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın gözünde de bir “bozkır çocuğu” olan Konya, içinde nice sırlar barındıran görkemli bir hazinedir. Gerek tarihî dokusu, mimari eserleri, gerekse içinde yetişmiş büyük düşünür, sanatkâr ve bilim adamlarının varlığı sebebiyle ülkemizin, adı ilk akla gelen şehirlerinden biridir. İşte Konya Ansiklopedisi’yle, Anadolu’da binlerce yıldır var olan bir şehrin, eski bir başkentin, bilgi, kültür ve sanat birikiminin derli toplu ve sistematik bir biçimde bir arada belgelenmesi amaçlanmış; bu ansiklopedi ile Konya’nın coğrafi, tarihî, insani, siyasi ve ekonomik bilgilerinin toplanması, kültür ve sanat eserlerinin belirlenerek tarihinin yeniden yazılması hedeflenmiş; Konya’nın ruhunun, toprağının kokusunun ve bütün renklerinin yansıtılması arzulanmıştır.
Konya’da ilk ansiklopedi çalışmalarını merhum Selçuk Es (1911-1980) başlatmıştır. Yarım kalan ve on cilt hâlinde Konya Büyükşehir Belediyesi Koyunoğlu Kütüphanesi’nde muhafaza edilen bu ansiklopedi, M. Ali Uz tarafından taranıp, bir Konya Ansiklopedisi hazırlanması durumunda, bu ansiklopediye alınması gereken maddeler seçilerek iki cilt olarak yayıma hazır hâle getirilmiştir. Bir başka çalışma da rahmetli N. Yalçın Dikilitaş (1944-2004)’ın Konya Ansiklopedisi’dir. Epeyce bilgi ve doküman toplamasına rağmen onun ömrü de bu çalışmasını tamamlamaya yetmemiştir. On yıl kadar önce Konya’nın önemli akademisyen ve araştırmacılarından oluşan bir grubun zamanın Konya Büyükşehir Belediyesi nezdinde yaptıkları girişimden de bir sonuç alınamamıştır.
Söz Konya’nın ansiklopedi macerasına gelmişken bir Konya Ansiklopedisi’nin alt yapısını oluşturacak eserleri bırakıp giden bazı hayırhah Konyalı kalemleri de anmadan geçemeyeceğiz. Zira Osmanlı Döneminde yetişip, meyvelerini Cumhuriyet Döneminde veren bu fedakâr neslin çalışmaları olmasaydı ansiklopedi çalışmaları neredeyse imkânsız hâle gelirdi. Bu sebeple Veli Sabri Uyar, Faik Soyman, Abdülkadir Erdoğan, M. Ferit Uğur, M. Muhlis Koner, İbrahim Hakkı Konyalı, Mahmut Sural, Kemal Akça, S. Nüzhet Ergun ile bunların Cumhuriyet Döneminden artçıları Uzluk kardeşlerle, Mehmet Önder’i rahmet ve minnetle anıyoruz. Bunların bazı eserleri Konya için hâlâ tek kaynaktır.
Konya için ne mutlu bir gelişmedir ki; 2008 yılının son aylarında Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya Ansiklopedisi çalışmalarını yeniden başlattı. Hemen oluşturulan yayın kurulu sırtını Selçuk Üniversitesine yaslarken Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi bir elinin, Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi de diğer elinin altında hizmete amadeydi. Yayın kurulu ilk iş olarak yayımlanmış birkaç şehir ansiklopedisiyle çok tanınmış bazı genel kültür ansiklopedilerini inceledikten sonra biçim ve içeriği hususunda Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ni örnek alma kararına vardı. Bu doğrultuda Diyanet Vakfı ve İSAM genel merkezleri ile sıcak bir diyalog başlatıldı. Hatta bu yakın ilişki sonucu İslam Ansiklopedisi’nden istenilen maddelerin alınabilmesi hususunda mutabakata varılarak gereken izin sağlandı. Yayın kurulu bunların dışında –yeri geldikçe TBMM, Genel Kurmay Başkanlığı, Konya Valiliği ile genel müdürlük veya bölge müdürlüğü düzeyinde kamu kurum ve kuruluşlarıyla da iş birliği içinde oldu.
Bundan sonraki aşamada Konya’nın tarihini, coğrafyasını, yer altı ve yerüstü zenginliklerini, dil ve kültürünü hülasa sahip olduğu bütün maddi ve manevi zenginlik ve birikimi yansıtabilecek bir ansiklopedinin maddelerinin belirlenmesine geçildi. Yukarıda isimleri anılan zevatın kaleminden çıkan bütün eserler sayfa sayfa taranıp fişlendi. Belirlenen maddelerin çokluğu maddeler arasında bir seçim yapmayı, seçilenlerin yazımında da bir sınırlama getirmeyi zaruri kıldı. Daha sonra, müteaddit defalar, Selçuk Üniversitesine bağlı fakültelerin bölüm ve ana bilim dalı başkanlarıyla bir araya gelinerek belirlenen maddeleri yazabilecek en uygun akademisyen ve araştırmacılar belirlendi.
Alfabetik olarak sıralanan Konya Ansiklopedisinin madde kıstasları aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilmiştir:
Ansiklopedide yer alan maddeler fotoğraf, harita, kroki ve çizim gibi görsel malzeme ile desteklenmeye çalışılmıştır. Maddelerin yazımında göz önünde bulundurulan hususlar; ansiklopedide kullanılan genel kısaltmalar, bibliyografya kısaltmaları ve bibliyografya aşağıda gösterilmiştir.
Ansiklopedide gerek madde başlıklarında gerekse madde metinleri içinde yeri geldikçe atıflar yapılmıştır. Madde atıflarında “bk.” kısaltması kullanılmış (ALİ SAFAYİ bk. SAFAYİ), madde metni atıflarında ise atıf yapılan kelime kalın yazılarak kelime sonuna yıldız işareti konulmuştur (Konya*; Şerafeddin Camii’nde*; Selçuk Es’ten*…).
Maddi-manevi zenginlik ve birikimleriyle engin bir derya olan Konya’nın, ne kadar titiz değerlendirilirse değerlendirilsin, gözden kaçan bir yönünün bulunabileceği gayet tabiidir. Böyle bir durum vaki olursa, bu maddelere son ciltte yer verilecektir.
Nesilleri arasında irtibatı kopmuş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir. Konya Ansiklopedisi tamamlandığında on bini aşkın maddesi, geniş bilgi kaynağı ve kültür hazinesi olarak mazi ile hâl, hâl ile istikbal arasında metin bir köprü görevini ifa edecektir. Birinci ciltte atıflarla birlikte 546 madde ile bunları kaleme alan 135 madde yazarı yer almıştır. Sekiz ay gibi kısa sayılacak bir süre içerisinde hem maddeleri hem madde yazarlarını belirleyip yazılmasına da muvaffak olunan birinci cildin arkası -zarf ve mazrufuyla daha da gelişerek mümkün olan en kısa sürede tamamlanmaya çalışılacaktır. Umarız bu ansiklopedi temel başvuru kaynağı olarak şehir hafızasındaki yerini alır.